31 Mart 2007 Cumartesi

Güzellik Sırları ve Maskeler

Değerli Hanımlar; bitkiler dünyası hakkındaki kitaplar arasında, içindekileri güvenerek uyguladığım kitaplardır DoktorDoğa'nın kitapları.. Size de bu kitapta yer alan tavsiyeleri aktarıyorum..

Bol sağlıklı günler duası ile...

Güzellik Sırları ve Maskeler

Doğal Kozmetik

Pürüzsüz cilt, parlak saçlar, sağlam tırnaklar, yalnızca bir düş müdür? Hayır! Doğanın bize sunduğu biçimiyle kullanılan bitkiler, bitkisel yağlar ve öteki ürünlerle mutfakta hazırlanabilen hafif etkili bileşimlerle bedene sağlıklı ve göze hoş gelen bir görünüm kazandırılabilir.

Genellikle kullanılan kozmetiklerin içerdiği kimyasal maddeler, yapay koku maddeleri ve bir çok katkı maddesi, sürekli kullanıldıklarında yararlı olmaktan ziyade zararlı olabilirler. Kimyasal maddelerle ve yapay koku maddeleriyle sürekli birlikteliğin duyarlı kişilerde ayrıca alerjilere yol açtığı da bilinen bir gerçektir. Tüm bunların yanı sıra, kimyasal kozmetikler çok pahalıdır da!

Doğal kozmetiğin avantajları

-Cilt bakımında kullanmak istediğiniz malzemeleri kendiniz seçebilirsiniz.

-Renk, koku ve dayanıklılık bakımından yapay madde kullanmanız gerekmez.

-Cilt dostu maddelerle cildin işlevlerini destekleyebilir ve cildin kendisini yenileyebilmesine(regenerasyon) yardımcı olabilirsiniz.

Tüm bu faktörleri göz önünde bulunduran kadınlar(ve erkekler), gitgide artan bir ilgiyle, reçeteleri yüzyıllardır uygulanmakta olan doğal bakım preparatlarını kullanıyorlar. Dillere destan güzelliğini, bal, kısrak sütü(eşek sütü!), bitkisel esanslar ve yağlarla koruyan Kraliçe Kleopatra, bu konuda önemli bir örnek olarak görülebilir. Cilt, saç ve tırnaklar için kremler, losyonlar, maskeler ve temizlik losyonları hazırlamak isteyen kişinin bu iş için fazla zaman harcamasına da gerek yoktur. Kullanılacak malzemeler eczaneden, bitkisel drog satıcılarından, sebze ve meyve satıcılarından satın alınabilir. Bazı güzellik bitkileri ise bahçede veya balkonda bile yetiştirilebilir.

Gerekli malzemeler

Cilt bakımı ürünlerinin yapımında (örneğin kremlerde), bir taşıyıcı ve dolgu maddesi ve iyileştirici görevini üstlenen etken maddeler gerekmektedir. Doğal kozmetik ürünlerinin temel taşıyıcı maddeleri, katı yağlar ve balmumu(ve benzerleri), su, alkol ve bitkisel yağlardır.

Katı yağlar ve balmumu türevleri

Katı yağlar ve balmumu türevleri, preparatlara(özellikle kremlere) gerekli kıvamı kazandırırlar ve ayrıca cilde yarayışlı özelliklere sahiptirler. Doğa bize bu çeşitleri bitkisel ve hayvansal formlarda sunar:

-Balmumu: Arıların yaptığı bal peteklerinin eritilmesi yoluyla elde edilir. Kaliteli olmasına özen gösterilmelidir. Balmumu, cildi pürüzlerden ve yağdan arındırır.

-Kakao yağı: Beyaz sarımtırak, oldukça katı, kırılabilir bir kütledir. Eritilirken, 36 dereceden fazla ısıtılmamalıdır. Kremlerin yumuşaklığını ve cilt tarafından çabuk emilmesini sağlar.

-Lanolin: Koyun yününden kazanılır. Cildi iyileştirici ve koruyucu özellikleri vardır. Ama koyunların parazitlere karşı korunmasında kullanılan kimyasal ilaçların kalıntılarını içerebilir. Satın alma sırasında bu bakımdan dikkatli olunmalıdır.

Sıvılar

Kozmetik malzemeleri genelde su ve alkol içerirler. Doğal bakım ürünlerinin pek çoğunda ise bitki çayları yer alır.

-Su: Bir numaralı hayat iksiri, yalnızca arıtılmış formda kullanılır. Böylece, örneğin kireç gibi mineraller ve bakteriler saf dışı bırakılmış olur. Arıtılmış su, nemlendirici maddelerin eşliğinde, cildi yumuşatır.

-Etil alkol: Özellikle losyonlarda ve temizleme sularında, düşük derecelerde kullanılır. Alkolün derecesi, arıtılmış su eklenerek düşürülebilir. Cildi fazla yağdan arındırır, mikrop kırıcı, iltihap önleyici ve yatıştırıcıdır.

Soğuk preslenen bitkisel yağlar

Bitkisel yağlar, değerli içerikleriyle(doymamış yağ asitleri, lesitin, vitaminler ve çeşitli mineraller), derinin işlevlerini desteklerler. Şifalı bitkilerle tedavi geleneğinde bitkisel yağ kullanımı, bilinen en eski beden bakımı uygulamalarında çok önemli yere sahiptir. Ama dikkat: Günümüzde kullanıma sunulan pek çok bitkisel yağ, kimyasal ilaç kalıntıları içermektedir! Bu nedenle, kimyasal ilaçlama yapılmayan bölgelerin ürünlerinden elde edilmiş çok kaliteli yağların kullanımına özen gösterilmelidir.

-Bademyağı: Acı ve tatlı badem çekirdeğinin karışımından, ama bazen de yalnızca tatlı bademden elde edilir. Bademyağı kullanışlıdır. Özellikle duyarlı, kuru ve çatlak ciltleri çok olumlu etkiler ve pürüzlerini alır. Bebeklerde de kullanılabilir.

-Hintyağı: Müshil ilacı olarak bilinir. Kendine özgü kokusu nedeniyle kozmetiklere katkı biçiminde, az miktarlarda kullanılır. Özellikle saçları güçlendirmede başarıyla kullanılabilir.

-Jojoba yağı: Jojobaöl, bilimsel adı Simmondsia chinensis olan, Meksika kökenli bir ağaççığın meyve çekirdeklerinden kazanılır. Akışkan bir mumdur. Kozmetik ürünlerinde yaygınlıkla kullanılır.

-Kabak çekirdeği yağı: Cildi düzgünleştirir, yumuşatır ve yaşlanmasını yavaşlatır.

-Soya yağı: Soya fasulyesinin yağı, yüksek oranda içerdiği lesitin ve A Vitamini göz önünde bulundurularak cilt bakımında kullanılan öteki yağlara eklenebilecek en değerli yağlardandır. Cildin beslenmesinde önemli görevler üstlenebilir.

-Susam yağı: Hafif etkili, cildi besleyici ve güneş ışınlarından(UV) koruyucu özellikler içerir. Cilde derinlemesine işler, temizleyici ve zararlı maddelerden arındırıcı olarak kullanılabilir.

-Zeytinyağı: Kaliteli sızma zeytinyağı klasik bir kozmetik katkısıdır. Cilde derinlemesine işler, normalleştirir ve kendini yenileyebilmesine yardımcı olur(regenerasyon).

Şifalı Bitkilerin Etkisi

Pek çok ev yapımı kozmetiğin etken maddeleri bitkisel kökenlidir. Bu bitkilerin çok önemli bir bölümü yüzyıllardır kendilerini çok yönlü olarak kanıtlamışlardır. Ayrıca son elli yıl içinde bitkiler üzerinde yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları da fevkalade olumlu çıkmıştır. Aşağıda tanıtılan bitkiler, güzellik bakımına en uygun olanlardır:

-Atkuyruğu: Bitki, içerdiği bol miktarda silisik asit sayesinde, cilde yeni bir esneklik kazandırır. İrin toplayan sivilcelerin tedavisinde kullanılabilecek çok etkili bir dezenfekte ilacıdır.

-Aynısafa çiçeği: Deriyi temizler ve kendini yenilemesini destekler (regenerasyon). İltihaplanmaları önler ve yaraların iyileşmesini çabuklaştırır. Aynısafa merhemi de yaraların iyileşmesinde önemli rol oynar.

-Sarı kantaron: Yatıştırıcıdır. Özellikle kuru ve çatlak deriyi rahatlatır ve iyileşmeyi hızlandırır.

-Ceviz yaprağı: Yağlı ve temiz olmayan ciltlerde ve yağlı saçlarda kullanılabilir.

-Ebegümeci: Basit yaraların çabuk iyileşmesini sağlar. Deriyi düzgünleştirir ve kuru deriye kadife yumuşaklığı kazandırır.

-Civanperçemi: İltihaplanmaları önler, krampları çözer ve dezenfekte eder. Özellikle sağlıksız ve iltihaplı deride başarıyla kullanılabilir.

-Gülyağı ve gülsuyu: Deriye canlılık kazandırır ve gerginleştirir.

-Ihlamur: Deri dokusunu güçlendirir ve yeni hücre oluşumunu destekler, kuru ve duyarlı deriler için uygundur.

-Isırganotu: Derinin kan dolaşımını hızlandırır. Yağlı saçlara ve kepeğe karşı kullanılabilir.

-Kekik: Dezenfekte gücü çok yüksektir. Özellikle sağlıksız ve iltihaplanmaya yatkın deri için önerilir.

-Oğulotu(Melisa): Limon kokulu bu bitki, sinir sisteminin yanı sıra deriyi de genel anlamda yatıştırır.

-Mayıs papatyası: Bu klasik güzellik bitkisi, iltihaplanmayı önleyici ve yatıştırıcı etkileri ile özellikle problemli ve duyarlı deriler için çok önemlidir.

Mutfağımızdaki güçler

-Avokado: İçerdiği yağ asitleri ve vitaminler sayesinde bu koyu yeşil meyve, çok değerli besinler listesinde yer almaktadır. Dıştan kullanımda, bol miktarda içerdiği A Vitamini, hücrelerin yenilenmesini destekler, üstderide kepeklenmeyi nasırlaşmayı önler. B Vitamini kompleksi, hücre metabolizmasını çok olumlu etkiler. Avokadonun etken maddeleri, deriyi kurumaktan korur ve özellikle, duyarlı, kuru, yıpranmış ve yaşlanmış derileri iyileştirir ve güçlendirir.

-Çiçek balı: Dünyanın bilinen en eski tatlandırıcısı albüminler, vitaminler, mineraller, mikro besin maddeleri, enzimler ve organik asitler içerir. Bu besleyici maddeler deriyi güçlendirir ve yumuşatır. Antibakteriyel ve iltihap giderici, deriyi gerginleştiricidir, esnekliği arttırır ve kan dolaşımını uyarır.

-Buğday kepeği: Mineraller ve B Vitaminleri içerir. Deriye düzgünlük kazandırır ve kurumaktan korur.

-Yeşil çay: Japonların ulusal içkisi olan yeşil çay, yalnızca içten değil, dıştan da kullanıldığında çok yarayışlıdır. Duyarlı ciltleri yatıştırır, olgunlaşma aşamasındaki deriyi besler ve vaktinden önce yaşlanmaktan korur.

-Çökelek/Ekşimik: İltihaplı deriye karşı eskiden beri kullanılan çökelek, gerektiğinde biraz ılık sütle karıştırılarak krem kıvamına getirilir. Yağlı cilt bakımında kullanılır, altderinin(perminal katmanın) kan dolaşımını hızlandırır, ayrıca hafif güneş yanıklarında rahatlatıcıdır. Çıbanları(örneğin koltuk altında çıkan köpekmemesini) kısa sürede işletir ve temizler.

-Elma sirkesi: Bu çok yönlü ilaç, deriyi güçlendirir ve derinin asidik koruma örtüsünü güçlendirir. Çok zengin vitaminler ve mikro besin maddeleri içerir. Kuru ve çatlak cilt kadar, yağlı ve sivilceli cildin bakımında da başarılıdır. Saçlara yumuşaklık ve parlaklık kazandırır.

-Havuç: İçerdiği karoten(Provitamin A) ve lesitin, deri sertliklerini normalleştirir, deriye sağlıklı bir görünüm ve renk kazandırır.

-Hıyar(Salatalık): Deri için klasik bir nemlendirici olarak bilinen hıyar, yağdan arındırıcı etkiye de sahiptir ve bu nedenle yağlı ciltler için hazırlanan maskelere ve kompreslere de girer.

-Limon: Doğal kozmetikte çok önemli yeri vardır. Mikrop kırıcı, sıkıştırıcı/büzüştürücü/gerdirici özelliği vardır ve deriyi yağdan arındırır.

-Süt: Yağlı cilt bakımında ve nemlendirici olarak idealdir. Çok değerli maddeleri cilt tarafından hızla emilir. Üstderiye esneklik kazandırır, derinin asidik koruma örtüsünü güçlendirir, kan dolaşımını uyarır ve pürüzlü deriyi düzgünleştirir.

-Yoğurt: İçerdiği bakteri kültürleri sayesinde, üstderi bakteri florasının yeniden yapılanabilmesine yardımcı olur. İçerdiği süt asidi ise cildin erken kırışmasını önler, ona yumuşaklık ve esneklik kazandırır.

-Yulaf: B grubu öncelikli olmak üzere, vitaminler, mineraller ve değerli yağlar içerir. Öğütülmüş yulaf deriyi düzgünleştirir ve özellikle bu amaçla hazırlanan yüz maskelerinde başarıyla kullanılabilir.

-Yumurta sarısı: Lesitin ve kolesterol açısından çok zengin olduğu için, cilt maskeleri ve kompresler hazırlanırken emulgatör olarak (örneğin yağ ile suyun bir süre için birbirine karışmasını sağlamakta) kullanılır. Cildi rahatlatır ve düzgünleştirir.

-Zencefil: Cildi çok olumlu etkileyen doymamış yağ asitleri bakımından çok zengindir. Deriyi yağdan arındırır, iltihapları yatıştırır, çatlakların ve küçük yaraların iyileşmesini hızlandırır.

Eterli yağlar(esanslar)

Eterli yağlar, bildiğimiz anlamdaki bitkisel yağlardan değildir; pek çok uçucu(eterli) maddelerin bir bileşimidir. Yağ olarak anılmalarının başlıca nedeni, suda çözünmeyip ancak katı veya sıvı yağlarda çözünmeleridir. Bu çok değerli eterli yağlar, bitkilerin damıtılmasıyla veya preslenmesiyle elde edilirler. Cilt bakımında kullanılacak olan eterli yağların kaliteli ve gerçek olmalarına büyük özen gösterilmelidir. Yapay esansların bitkisel yağlara karıştırılması yoluyla oluşturulmuş sahte eterli yağların cilt bakımında kullanılmaları çok yanlış olur. Yalnızca eczanelerden ve güvenilir firmalardan, yüzde yüz doğal olduğuna inandığınız yağları satın alınız!

Eterli yağlar, çok yönlü etken maddeleri sayesinde yalnızca cildi rahatlatıp iyileştirmekle kalmazlar; kişide yatıştırıcı, uyarıcı, canlandırıcı ve rahatlatıcı etkiler de yaratabilirler. Eterli yağlar, kremlerde, losyonlarda, banyo katkısı veya inhalasyon(soluma) biçiminde kullanılarak, beden sağlığına ve rahatlığına geniş ölçüde katkı sağlayabilirler.

Eterli yağların etkileri

-Kafur yağı: Kan dolaşımını uyarıcı ve canlandırıcıdır.

-Karanfil yağı: Cildi yatıştırır ve dezenfekte eder.

-Lavanta yağı: İltihaplanmayı önleyici, yatıştırıcı ve hücre yenileyici.

-Limon yağı: Dezenfekte edicidir. Kırılmaya eğilimli tırnakların bakımında kullanılabilir.

-Nane yağı: Metabolizmayı uyarıcı, dezenfekte edici ve kan dolaşımını uyarıcıdır.

-Oğulotu(melisa) yağı: Yatıştırıcı ve duyarlılığı azaltıcı etkiler içerir.

-Mayıs papatyası yağı: İltihaplanmayı önleyici ve yatıştırıcıdır.

-Rezene yağı: Dezenfekte edici, yatıştırıcı ve güçlendiricidir.

-Servi yağı: Dokuları sıkıştırıcı ve dezenfekte edicidir.

-Turunç kabuğu yağı (Bergamot): Antiseptik ve iyileşmeyi hızlandırıcıdır.

Eterli uçucu yağlar, banyo katkısı olarak bile, önce katı veya sıvı yağların içinde çözündürülmelidir; çünkü suda çözünmezler ve değdikleri bölgeyi tahriş edebilirler!

Kimyasal kozmetik ürünleri genellikle, konserve edici yapay maddeler içerirler. Ürünler böylece uzun süre boyunca bozulmaz, ama derinin dengesini bozabilirler ve alerjilerin başlıca nedeni olarak tanınırlar. Bu yapay maddeler yalnızca ürünün içindeki bakterileri öldürmekle kalmayıp, derinin dengesini koruyan çok önemli doğal bakterileri de yok ederler. Burada tanıtılacak olan doğal kozmetik ürünler, dayanıklılık kazandıran herhangi bir yapay madde içermedikleri için, saklanmaları ve kullanım süreleri bakımından çok dikkatli olmak gerekir. Şifalı bitki demlemeleri ve besin maddeleri ile hazırlanan kozmetikler hemen kullanılmalıdır. Bu tanımın dışında kalan ürünlerin buzdolabında saklanması doğru olur. Bitkisel yağlar ise birkaç ay boyunca bozulmadan bekleyebilirler. Kremler ve losyonlar da en çok iki haftalık bir süre içinde kullanılmalıdırlar.

Mutfakta hazırlanan doğal kozmetiklerle deriye, saçlara ve tırnaklara hiçbir zarar vermeden bakım yapılabilir, ama bu bakım sürecinde de problemler yaşanabilir. Daha önce hep hazır kozmetik ürünü kullanmış olan kişilerde, doğal kozmetik ürünleri bazen sivilcelenme veya deri gözeneklerinin iltihaplanması gibi tepkiler oluşabilir. Bu durumlara genellikle, deri metabolizmasını güçlü bir biçimde etkileyebilen bitkiler kullanıldığında rastlanır. Alerjilerde ise durum değişiktir: Bazı bitkilere veya bitki yağlarına karşı deri hemen veya kısa bir süre sonra, kızarıklık veya kaşıntı gibi tepkiler verebilir. Bu durumda, alerjiye yol açan reçetenin kullanımına hemen son verilir. Ama önceden bir deri testi yaparak, alerjik tepki oluşup oluşmayacağı saptanabilir: Söz konusu üründen birazı, kol ekleminin iç tarafına sürülür ve ertesi güne kadar beklenir. Eğer ertesi gün o bölgede herhangi bir alerjik tepki oluşmamışsa, söz konusu reçete rahatlıkla kullanılabilir.

Önemli bir konu da, önerilen dozajlara sadık kalınmasıdır. Bazen fazla kullanılan birkaç damla eterli yağ bile önemli değişikliklere yol açabilir. Ayrıca, eğer reçetede belirtilmemişse eterli yağlar, kesinlikle doğrudan cilde uygulanmamalıdır!

Cilt Tipiniz Nedir?

Yapısı ve işlevleri açısından herkesin cildi benzerlikler gösterir, ama yine de her cilt başkadır. Genellikle üç cilt tipinden söz edilir: Normal veya karışık cilt, yağlı cilt ve kuru cilt. Bu üç değişik durumun bir kişide görülmesine çok ender rastlanır. Ama karma biçimleri söz konusudur ve mevsimlere ve yaşa göre cildin özelliklerinde değişimler görülebilir.

-Normal ve karışık cilt: Normal cilt düzgün ve yumuşaktır, donuk bir parlaklığa ve sağlıklı bir görünüme sahiptir. Karışık ciltte, yanaklar kuru ve daha çok alın, burun ve çene bölgeleri yağlıdır. Ama bu durum, normal ciltte de görülebildiği için, normal cilt sınıfına girer.

-Yağlı cilt: İri gözenekli ve sivilcelenmeye yatkındır. Yıkandıktan kısa süre sonra yine parlak bir görünüm kazanır ve kremlendikten uzun bir süre sonrasına kadar yağlı kalır. Sivilceli cilt, yağlı cildin kız kardeşidir: Sivilceler, yağ yapımında bir aksaklığın belirtisidir.

-Kuru cilt: Bazen sert ve pulludur, göz ve ağız çevresinde genç yaşlarda kırışıklıklar oluşmaya başlar. Kuru cildin bakımında yanlışlıklar yapılabilir. Temizlendikten sonra gerilir ve yağlı kremler çok çabuk emilir.

Eğer cildinizin hangi sınıfa girdiğine karar veremiyorsanız, bir kozmetik uzmanına başvurmanız doğru olur. Böylece, uygulayacağınız reçetelerde ve bakım yöntemlerinde yanılgıya düşmemiş olursunuz.

*Yağlı bölgeleri veya karışık ciltteki sivilceli bölgeleri yağdan arındırıcı maddelerle temizlemeye çalışmayınız. Cildin asidik koruma örtüsünü tahrip edebilirsiniz.

*Yağlı cildinize çok etkili veya yüksek dereceli alkol içerikli ürünlerle işkence etmeyin. Bu tür bakıma yağ bezlerinin tepkisi, daha fazla yağ üretmek olacaktır.

*Özellikle kuru cildi soğuk suyla yıkamayın: Aksi halde gözenekler kapanır ve cilt daha fazla kurur.

*Cildin kendini yenileyebilmesi için(regenerasyon), haftada 1-2 kere, cilde uygun yüz maskeleri uygulanmalıdır.

*Peeling yöntemi(ayda 1-2 kere), cildin sertleşmesini önler.

*Pigment lekelerine karşı, rendelenmiş çiğ patates maskesi, 15-20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Mayıs papatyası yağı, her tür cilt için

30g mayıs papatyası, 100 ml susam yağı ve 100 ml kırmızı kantaron yağına eklenir. Cam yağ kavanozu bir saat boyunca çok sıcak su banyosunda (benmarin yöntemi) bekletilir ve süre sonunda iyice çalkalandıktan sonra, tülbentten geçirilerek süzülür. Yağa batırılan pamukla yüz iyice temizlenir.

-Yağ karışımı, normal ve karışık cilt için

10’ar ml soya yağı ve hintyağı, 20 ml bademyağı ve 30 ml zeytinyağı iyice karıştırılarak koyu renkli bir şişeye aktarılır. Yağla ıslatılan bir pamukla, yumuşak hareketlerle yüze, boyuna ve dekolteye yedirilir.

-Temizlik maskesi, yağlı cilt için

1 yumurta sarısı, 1 yemek kaşığı susam yağı ve 3-4 damla limon suyu iyice karıştırılarak krem haline getirilir. Elle veya bir bezle, yüze, boyuna ve dekolteye sürülür ve 10 dakika etkilemeye bırakılır. Süre sonunda bol ılık suyla yıkanılır.

-Limon peelingi, yağlı cilt için

2 yemek kaşığı dolusu ince rendelenmiş limon kabuğu, 2 yemek kaşığı yulaf unu ve 6 yemek kaşığı dolusu buğday kepeği iyice karıştırılır ve biraz su eklenerek esnek bir lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakikalık bir süre boyunca cilt temizlenir. Bol ılık suyla yıkanılır.

-Yeşil çay losyonu, kuru cilt için

Orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suda 1 tatlı kaşığı dolusu yeşil çay haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. 1 yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı dolusu çiçek balı ve 10 ml gliserin iyice karıştırıldıktan sonra, çayla birlikte küçük bir kavanoza aktarılarak iyice çalkalanır. Karışıma batırılan pamukla, yüz, boyun ve dekolteye friksiyonla iyice emdirilir.

-Kepek peelingi, olgun cilt için

5 yemek kaşığı dolusu badem veya buğday kepeği biraz suyla iyice karıştırılarak lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakika boyunca yüz iyice temizlenir.

Canlandırıcı yüz losyonları

Yağ veya kremlerle yapılan bir temizliğin ardından uygulanan yüz losyonları, cilde canlılık kazandırır ve yatıştırıcıdır. Bir pamuk parçasını losyonla ıslatın ve yüzünüzü, boynunuzu ve dekoltenizi nemlendirin.

-Lavanta suyu, karışık cilt için

Sabahları ve akşamları, bir pamuğu lavanta destile suyu ile ıslatın ve yüzünüze, boynunuza, dekoltenize sürün.

Lavanta suyu, yağlı cilt için

50 ml lavanta destile suyu, 2-3 damla nane yağı ve 1 tatlı kaşığı dolusu elma sirkesini bir cam kabın içinde iyice çalkalayarak karıştırın. Yüzünüzü, boynunuzu ve dekoltenizi, bu sıvıyla ıslattığınız bir pamukla temizleyiniz.

-Aynısafa losyonu, kuru cilt için

50 ml portakal çiçeği destile suyu, 50 ml gülsuyu ve 20 ml aynısafa tentürünü bir şişede iyice çalkalayarak karıştırın. Yüzünüzü bu losyonla temizleyin. Aynısafa tentürünün yapımı için gerekli bilgiyi, kitabın bitkiler bölümünde bulabilirsiniz.

-Bitki losyonu, sivilceli ve iltihaplı cilt için

1 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış ayrıkotu kökü, 1 yemek kaşığı dolusu öksürükotu yaprağı(veya ebegümeci yaprağı), 1 yemek kaşığı dolusu aynısafa çiçek yaprağı (hepsi kurutulmuş olarak), 200 ml steril su, 30 ml 70 derecelik etil alkol ve 30 ml adaçayı destile suyu bir kavanoza koyulur ve ağzı iyice kapatılır. Arada bir çalkalanarak 3-4 gün bekletildikten sonra, 3-4 kat tülbentten geçirilerek süzülür. Elde edilen losyon, koyu renkli temiz bir şişeye aktarılır. Her kullanımdan önce iyice çalkalanır. Losyonla ıslatılan bir pamukla, sabahları ve akşamları, yüz, boyun ve dekolte nemlendirilir.

Yağ karışımları

Eterli bitki yağları, yüz masajları için çok uygundur veya kuru ve olgun ciltler için, bir gece kreminin yerini doldurabilirler. Ama eterli yağlar doğrudan kullanılmaz, ana madde olarak seçilen bir bitkisel yağa uygun miktarda karıştırılarak kullanılırlar. Önerilen miktarlar bir kapta karıştırıldıktan sonra koyu renkli bir şişeye aktarılır ve iyice çalkalanır. Yağların birbirine tam olarak karışabilmesi için birkaç saat beklenilmesi gerekir.

-Yağ karışımı, yağlı cilt için

15 damla limon yağı, 12 damla servi yağı(veya 10 damla kafur yağı), 10 damla lavanta yağı, 50 ml soya yağı.

-Yağ karışımı, normal cilt için

15 damla lavanta yağı, 4 damla gülyağı, 8 damla adaçayı yağı(veya ökaliptus yağı) ve 50 ml susam yağı.

-Yağ karışımı, kuru cilt için

15 damla rezene yağı(veya mayıs papatyası yağı), 5 damla lavanta yağı, 5 damla gülyağı ve 50 ml bademyağı.

-Yağ karışımı, olgun cilt için

15 damla lavanta yağı, 5 damla kekik yağı, 3 damla nane yağı, 10 damla gülyağı ve 50 ml zeytinyağı.

Deriyi Besleyici Maskeler

Maskeler, cildi güçlendiren klasik güzelleştiricilerdir. İyileştirici ve güzelleştirici maddelerini cilde emdirerek, onun kendini yenileyebilmesine yardımcı olurlar. Maskeler cildi yatıştırır, gerginleştirir ve kan dolaşımını uyarırlar.

-Elma-krema maskesi, normal ve kuru cilt için

Kabuğu soyulan bir elma ince rendelenir ve 1 yemek kaşığı dolusu krema ile iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 10 dakika etkilemeye bırakılır.

-Ekşimik/Çökelek maskesi, yağlı cilt için

4 yemek kaşığı dolusu ekşimik(çökelek), 10 ml adaçayı destile suyu, 10 ml gülsuyu, 1 kahve fincanı ılık süt mikserde iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanarak 30 dakika etkilemeye bırakılır.

-Zencefil kompresi, yağlı cilt için

1 bardak zeytinyağı hafifçe ısıtılır, 1 yemek kaşığı dolusu öğütülmüş zencefil yağa iyice karıştırılır ve 1-2 saat bekletilir. Bu karışımın emdirildiği bez parçaları yüze uygulanır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Hıyar maskesi, yağlı cilt için

Soyulmuş hıyardan kesilen 5 kalın dilim mikserde püre haline getirilir, 2 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 2 tatlı kaşığı susam yağı, 1 yumurta sarısı iyice çırpılır ve hepsi mikserde iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanarak, 45 dakika etkilemeye bırakılır.

-Ekşimik/çökelek maskesi, yağlı cilt için

125g ekşimik(çökelek), 2 yemek kaşığı dolusu ılık süt ve yarım limonun suyu iyice karıştırılır. Yüze uygulanır ve 15 dakika etkilemeye bırakılır.

-Avokado maskesi, kuru cilt için

Olgun bir avokado meyvesi kabuksuz olarak çatalla ezilir ve yarım tatlı kaşığı bal, bir tatlı kaşığı elma sirkesi ile iyice karıştırılır. Bir yumurta sarısı çatalla iyice çırpıldıktan sonra eklenerek karıştırılır ve bu arada da 3 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı, karıştırılma sırasında azar azar eklenir. Yüze, boyuna ve dekolteye bolca uygulanır ve 20-30 dakika etkilemeye bırakılır.

-Havuç maskesi, olgun cilt için

1 yumurta sarısı, yarım tatlı kaşığı zeytinyağı ve bir tatlı kaşığı dolusu havuç suyu iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye sürülerek, 20-30 dakika etkilemeye bırakılır.

-Buğday kırması maskesi, kuru cilt için

100g kırılmış buğday, krem haline gelebilecek ölçüde zeytinyağı ile mikserde karıştırılır. Yüze uygulanır ve 15 dakika etkilemeye bırakılır.

-Yeşil çay maskesi, olgun cilt için

Bir bardak su kaynatılır ve 5 dakika bekletilir, 1 yemek kaşığı dolusu yeşil çay eklenerek 5 dakika demlendirilir, süzülür ve soğumaya bırakılır. Bu arada, 3 yemek kaşığı dolusu bademyağı ve 1 yemek kaşığı dolusu çiçek balı iyice karıştırılır. Yeşil çay bu karışıma yavaş yavaş eklenirken karıştırmaya devam edilir. Maske, yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Cildi tazelemek için (20 dakikalık maskeler)

*Bal, limon suyu ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı iyice karıştırılır.

*Limon suyu ve 1 yumurta sarısı iyice karıştırılır.

*Sütte pişirilen 1 elma iyice ezilir ve ılıklaşması beklenir.

Kompresler ve Buğu Banyoları

Şifalı bitkilerle veya eterli yağlarla hazırlanan kompresler ve buğu banyoları cilde tazelik kazandırır ve kan dolaşımını uyarır. En doğrusu, cildin akşam temizliğinin ardından uygulanmasıdır.

Kompresler için, çok sıcak ama kaynamayan suyla bitkiler haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Yüze uygulanan buğu banyoları için, kaynar derecede olmayan çok sıcak suya bitkiler veya eterli yağlar eklenir. Büyük bir havluyla baş ve su kabı örtülerek, gözler kapalı biçimde, 5-10 dakika boyunca buharın cildi etkilemesi beklenir. Buhar cildi yakmamalıdır! Sonunda yüz soğuk suyla yıkanır ve temiz bir havluyla kurulanır.

-Şifalı bitki kompresleri, yağlı cilt için

2 yemek kaşığı dolusu civanperçemi, ıhlamur veya ökaliptus yaprağı, yarım litre su.

-Şifalı bitki kompresi, kuru cilt için

2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, lavanta veya ıhlamur, yarım litre su.

-Şifalı bitki kompresi, olgun cilt için

1 yemek kaşığı mayıs papatyası, 1 yemek kaşığı kuşburnu kabuğu, 1 yemek kaşığı dolusu aynısafa çiçeği, yarım litre su.

-Buğu banyosu, yağlı cilt için

Mayıs papatyası, ıhlamur, civanperçemi, ökaliptus veya biberiye yağından 4-6 damla ve 1 litre su.

-Buğu banyosu, kuru cilt için

2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, lavanta veya ıhlamur ve 1 litre su.

-Deri gözeneklerinin sıkıştırılması için

*Ezilmiş taze muşmula yaprağı, 20 dakikalık kompres olarak.

*Dilimlenmiş havuç, hıyar veya domates, 15-20 dakika süreyle problemli bölgeye yatırılır.

*Bal maskesi, 20-25 dakika süreyle uygulanır. Yüz ılık sütle yıkanır ve soğuk suyla güzelce durulanır.

*Atkuyruğu çayı, 10-15 dakikalık kompres olarak uygulanır.

*Ceviz yaprağı çayı, 10 dakikalık kompres olarak uygulanır.

Kaynak : doktordoga

Elma sirkesi; doğal güzellik iksiri

Binlerce yıl önce mahzende unutulan bir şaraptan tesadüf eseri keşfedilen elma sirkesinin, ciltteki lekelerden fazla kilolara, sağlıksız saçlardan varisli damarlara kadar birçok derde deva olduğu bildirildi. Elma sirkesinin özellikle pırıl pırıl saçlar, lekesiz bir cilt ve incecik bir vücuda kavuşmada çok önemli katkılar sağladığı vurgulandı.

"Hekimce" isimli sitede yer alan bilgilere göre, elma sirkesiyle cilt güzellik seansını herkes evinde kolayca uygulayabilir. Bugüne kadar sadece sofrada kullanılan elma sirkesinin cilt güzelliği için doğurduğu 'inanılmaz' sonuçlar ise şöyle sıralanıyor:

- Kepeksiz saçlar: Saçınızı yıkadıktan sonra, son durulama suyuna elma sirkesi ekleyin. Saçlarınızın kepekten arındığını ve parlaklaştığını göreceksiniz.

- Akne tedavisi: Su ile seyreltilmiş elma sirkesi ile yüzünüzü temizleyin ve su ile durulayın. Elma sirkesi cildinizi yumuşattığı gibi, antiseptik özelliği ile akneye neden olan mikropları öldürecektir.

- Ciltteki lekelere: Dörtte bir litre suya, üç çorba kaşığı elma sirkesi ekleyip, kaynayıncaya kadar ısıtın, ateşi kısın. Başınıza bir örtü örtüp, yüzünüzü buhara tutun. Yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi ile yüzünüzü silin. Haftada iki kez tekrarlayabilirsiniz.

- Varisli damarlara: Bir bezi elma sirkesine batırıp sıkın. Bezi varisli bölgeye sarın ve 30 dakika bekletin. Bu süre içinde bacaklarınızı yukarı kaldırarak dinlendirin. Sabah-akşam tekrarlayın.

- Zayıflamak için: Bir bardak suya bir-iki kahve kaşığı elma sirkesi ve bir kahve kaşığı bal ekleyip, karıştırın. Uygun bir rejimle birlikte kullanıldığında, düzenli kilo vermenize katkı sağlar.

Osmanlı’da Harem’in Gerçek Yüzü

Bir ülkede deprem sözkonusu olursa jeologlar, hastalıklar sözkonusu olursa doktorlar, savaş sözkonusu olursa siyasiler ve askerler konuşurlar. Bu bizim ülkemizde de böyledir. Ancak bizde iki konu vardır ki bunlar üzerinde herkes konumuna, birikimine, eğitimine bakmadan üstelik de allame edasıyla konuşur. Bu konulardan bir tanesi dindir diğeri tarih.

Tarihle ilgili bir şeyler söz konusu olduğunda siyasetçi konuşur, gazeteci konuşur, televizyoncu konuşur vs. Bir Allah kulunun aklına da bu işin profosörleri bulup konuşturmak gelmez. Veya gelir de, onların söyleyecekleri işlerine gelmez.

Tarih deyince her zaman revaçta olan konulardan bir tanesi de Osmanlı ve haremidir.

Bunu içoğlanları takip eder. Ardından valide sultanlar, kadınlar saltanatı, devşirmeler vs. böyle gider.

İlim ahlakına sahip bir tarihçinin Osmanlı haremi konusunda söyleyeceği şeyler çok azdır. Çünkü elinde bu konuyla ilgili yeterli belge, döküman vs. yoktur.

Kalın duvarlarla çevrili harem binası, etrafındaki harem ağalarına ait binalar ve diğer ocakların daireleriyle adeta ulaşılması imkansız bir kale gibidir. İçinde değil, etrafındaki kendilerine ait binalarda yaşayan, zorunlu hallerde Haremin içine girmeleri gerektiğinde salavat-ı şerife getirerek dolaştıkları bir ortamdır. Her odanın kapısının girişinde, duvarlarında ayetler, hadisler, dualar bulunan bir mekandır Harem.

Zorunlu hallerde ancak harem ağalarına ve tabiplere açılan bu mekana yabancı seyyahların, tarihçilerin nasıl girip, orada adeta gezmiş dolaşmıs gibi haremi anlatışlarına şaşmamak elde değil. Kaldı ki bizimkilerin en çok esas aldıkları, kullandıkları kaynaklarda, ilmi otoritelerce yüzlerce kez tenkid edilmis, çürütülmüş bu batı tarihçilerinin kitaplarıdır.

I. Ahmed döneminde saraya gizlice girdiğini iddia eden Venedik elçisi Ottavinano, ancak Revan Kasrı’nın önündeki havuza kadar olan yerleri görebildiğini söyledikten sonra padişahın odasındaki cariyesiyle nasıl ilişki kurduğunu detaylarıyla anlatmakta ve insanlar da bu anlatıma değer vererek kaynak gösterirken yapılan ilmi ahlaksızlığa çanak tutmaktalar.

18. yüzyılda bile ancak yazlık sarayların boş haremlerini gezebilen batılı birkaç yazar, nedense göremedikleri kısmı hayalleriyle doldurmayı denemişlerdi. Havuzu gördüler ama havuz sefalarını kendileri uydurdular sonra da uydurduklarının resmini çizdiler. Hata yaptıklarını belki de hiç bir zaman düşünmediler çünkü kendi kırallarının kadınları ile yaşantıları öyleydi. Birlikte oldukları düzinelerce kadının yarı çıplak resim ve heykelleri ile saraylarının duvarlarını süsleyen bir zihniyetin Osmanlı hükümdarlarındaki edep kavramını anlayabilmelerini zaten beklemiyoruz.

Ama anlayamadığımız, bizim bize bunu nasıl yapabildiğimiz. Yıllarca Topkapı sarayını gezdiren rehberlerin turistlere Harem’in duvarlarında yazılı Arapça metinleri göstererek bunların padişahların cariyeleri için yazdıkları aşk şiirleri olduğunu söylemelerini, ellerindeki broşürlerde de böyle yazmasını hangi düşünceyle izah etmek gerek bilemiyoruz. Zira bu Arapça metinlerin tamamı Kur’an ayetlerinden ve dualardan başka bir şey değil. Hükümdarların çıplak cariyelerin danslarını seyrettiği idda edilen Hünkar Sofası Daire’sinin duvarlarında Bakara Suresi 257. ayetinden itibaren yedi ayet yazılıdır ki bir ayetin meali aynen şöyledir: “Allah kendisine hükümranlık verdi diye (şımarıp azarak) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi?” Sanki adeta Osmanlı hükümdarı bu ayetle gerçek hükümdarın kim olduğunu, hükümdarım diye şımarıp azdığı taktirde Nemrutlaşabileceği ihtimalini, hergün bilinç altına kazıyor, iman edenlerin karlı bir konumda, Nemrut gibi imansızların ise ne derece zararda olduğunu görüyor ve okuyordu.

Doğru! Bu sofada padişah eşleri, çocukları, kızları, validesi ile birlikte oturur ve helal dairesinde (yani kimseyi huzurunda yarı çıplak oynatmadan) sazlar çalınıp ilahiler söylenip eğlenilirdi. Ancak bugünkü insanların eğlence kavramından anladıkları şey otomatikman Osmanlı padişahının da öyle eğlenmiş olması gerektiğini düşündürtüyordu onlara.

Onlar bunları yaptıklarına dair (yani hamam havuz sefaları, yarı çıplak cariyelerin dans etmesi gibi) belge bırakmayınca bizimkiler hayallerini belge-vesika-kaynak haline getirdiler.

Öyle ya; bir erkeğin elinin altında 300-500 cariye olur da nasıl bunlarla gününü gün etmez ki. Hele hele 36 Osmanlı padişahının içinden 15 tanesinin sadece bir veya iki kadınla birlikte olduğu diğerlerinin de en fazla yedi sekiz kadınla aile hayatı yaşadığı belgelerle gözlerine soksanız bu sefer de pişkin pişkin sırıtıp Osmanlı padişahlarının erkekliklerini sorgulamaya kalkacaklar.

Hemen şunu da belirtelim; şu an tek eşli (ama çok metresli) evlilik sisteminin içindeki insanlar olarak, Osmanlı padişahının birlikte olduğu 7-8 kadın bile bize çok abartılı gelecektir. Ancak unutmamak gerekir ki Osmanlı’nın yaşadığı dönemde tıpkı dünyanın her yerinde olduğu gibi bir kralın güzel kölesini istediği gibi kulllanması ve bunların sayısının yirmiye otuza çıkması normaldi. O kadar normaldi ki krallar bu kadınlarının heykellerini yaptırıp saraylarının yüksek duvarları üzerine herkesin görebileceği şekilde koydurabiliyorlar ya da yüzlerce genç ve güzel kadınla hamam sefası yapabiliyorlardı. Bizim haremi sorguladığımız gibi Avrupalılar kendi krallarının bu hallerini asla sorgulamadılar. Tarihlerinin yaşanmış bir gerçekliği olarak tarihlerinde bıraktılar.

Oysa biz, asla yaşanmamış sahneleri alıp, doğru gibi kabul edip, kendi kendimize duyduğumuz saygıyı ve özgüveni aramızdan kaldırdık.

1909 yılına kadar Harem Dairesi’ne padişahtan başka, ancak mecburiyet halinde Harem Ağaları ve doktorlar girebiliyorlardı. Son onüç yıllık dönem ise Haremi görenlerin hatıratlarında oldukça net bir biçimde anlatılıyor. Yazık ki (!) orada bile havuz – hamam sefaları yok.

Peki o zaman “Bu Harem nasıl bir yer?” denilebilir.

Kısa ve net bir cevap verelim: Tek idarecisinin Valide Sultan olduğu (yani padişahın annesi) kendisine ait, padişahın bile bozamadığı çok kesin ve katı kuralları bulunan yüzlerce genç kızın, dönemin ilim anlayışına göre en iyi eğitimi aldığı, nihayetinde de devletin önemli kademesindeki görevlilerle evlendirilerek teliyle-duvağıyle-çeyizi ile gönderildiği bir bayanlar mektebidir.

Evet, tam anlamıyla böyledir. Çünkü saraya çeşitli yollarla (esir alınarak veya satın alınarak) alınan kadın köleler yani cariyeler “Acemi” statüsü ile saraya girerler. Bunların padişahla görüşebilmesi mümkün değildir. Öncelikle padişahla karşılaşabilecek, konuşabilecek bir eğitime tabi tutulmaları gerekmektedir. Eğer bunların içinden gerek zekası, gerek güzelliği ve kabiliyetleri ile dikkati çeken birisi olursa bunlar daha özel bir eğitime tâbi tutulurlar ki saraydaki 500-600 cariyenin ancak %10’u bu guruba girebilir. Bu %10’un içinden onları yetiştiren kalfalar ve Valide sultanın dikkatini çekebilenler ancak, has odalık olabilir ki bunlar padişahın özel hizmetlisi konumundadır.

Eğer Has Odalık olarak ayrılan cariyeler padişahın dikkatini çekmeyi başarabilirlerse, yani padişahla karı-koca hayatı yaşarsa ikbal mertebesine yükselir. Genellikle de ikballer padişahın çocuğunu doğurduğunda Kadın Efendi olurlardı. Bunun bir üst mertebesi Kadın Efendinin Valide sultan olmasıdır ki o da ancak doğurduğu çocuk tahta çıkarsa mümkündür .Özetle bütün kıyamet 600 cariyenin içinden aynı anda sayıları dördü beşi geçmeyen Kadın Efendi ve İkballer yüzünden kopmakta.

Şunu da belirtelim ki, Osmanlı padişahı dileseydi o dönemde dünyanın her yerinde olduğu gibi bu 500-600 cariyeyi önünde resmi geçit yaptırıp içlerinden dilediğini de seçebilirdi. Bunu yapabilecek siyasal otoriteye de, cariye köle konumunda olduğu için dinsel özgürlüğe sahipti. Oysa o hareme girerken içeriye haber verilir ve onun geçeceği yol üzerindeki bütün dairelerin kapıları kapatılır, kazara bir cariye padişahla karşılaşacak olursa yaptığı edepsizlik sayılır ve o cariye cezalandırılırdı. Öyle ki kitaplar, bu “kazara” karşılaşmalara tahammül edemeyen padişahların yüksek ökçeli takunyalar yaptırıp Harem’in içinde iken bunlarla dolaştığını yazdı. Geldiği anlaşılsın ve yolunun üzerinden çekilsinler diye. Cariyeleri bırakın, çıktığı seferde nikahlı karısını bulunduğu şehre getirtmeyi unuttuğu için karısının sitem dolu mektuplarını alan padişahları yazdı arşiv vesikaları.

Koca Sultan’ın sitem dolu mektuba cevabı ise;

“Varın söyleyin Hafsa Sultan’a: Biz gaza kılıcını kuşanmışız. Gayrısından başkasını gözümüz görmez” olacakdı.

Buraya hatıralarına ve mahremiyetlerine hürmetsizlik olmasın diye isimlerini yazmayacağımız bir hükümdarımızın gözdesi ile arasında geçenleri de almak durumunda kalacağız. Zira köle bile olsa, rızası olmadan padişah ile karı-koca hayatı yaşamadıklarının pratikte delili gibidir bu hatıra.

Koca Sultan’ın aziz ruhundan özür dileyerek;

Kızı anlatır padişahımızın: “........... kumraldı, ela gözlü idi, 23 yaşında kadardı. Gayet de iyi tahsil görmüş, son derece zarifti. Daha saraya intisab ettiği (girdiği) günden itibaren babam kendisinden pek hoşlanmıştı. Artık, daima onu yanında gezdiriyor, kendisi ile uzun uzun, tatlı tatlı konuşuyordu. Lakin bütün bu “iltifatı şahaneye” rağmen elâ gözlü dünya güzeli, hükümdarın bazı arzularına “evet” demiyordu. Onun bu şiddetli mukavemeti babamın kendisine karşı alâkasını daha ziyade arttırıyordu. Bu hal böyle tam beş sene devam etti. Elâ gözlü güzelde hiç bir değişiklik yoktu..........”.

Bir bayram günü, çok güzel görünen kız padişahın huzuruna girer tebrikini yapar. Hünkar “Hâlâ inadında devam mısın?” diye sorar. Genç kız gözlerini yere indirip susar. Bunun üzerine Hakan “ Hem sen bugün ne kadar güzelsin!” der. Genç kızın bu iltifata cevabı şu olur: “Efendimiz!! Ömrüm oldukça size canımı feda etmeye daima hazır olacağım. Yanınızdan ayrılmam. Fakat bütün dünyayı bağışlasanız asla hareminiz olmam!.. Çünkü kocam olacak erkeğin yalnız ve yalnız bir karısı, yani tamamen bana ait olmasını isterim, aksi halde kimse ile evlenmem.....”

Güzelden ümidini kesen Hükümdar ona bir konak alır, içini donatır. 45 Yasında gayet dindar bir kıranta (oturaklı, gösterişli, bakımlı, orta yaşlı) zatla evlendirir. Kocasının tek eşi olarak hayatını devam ettirir.

Binyediyüzlü yılların başında İstanbul’a gelen İngiltere Büyükelçisi’nin eşi Lady Montague’nin hatıraları batılıların pek hoşuna gitmedi. Hareme girebilen Lady’nin yazdıkları daha önceki ve sonraki batılıların yazdıklarına ters düştüğü için, gerek o dönemde, gerekse daha sonra Lady Montague’yi yalancılıkla itham eden pek çok yazar çıkacaktı. O’nun ülkesi olan İngiltere’de üstelik de 1800’lü yıllarda, evli bir erkek çok rahatlıkla karısını gazeteye “ihtiyaçtan satılık ev kadını” ilanı vererek satabildiği için, Osmanlının saraya giren kadın köleye maaş bağlamasını, eğitim vermesini, sonra da değerli çeyiz ve mücevherleri ile saraydan âzâd etmesini elbette anlamakta zorlanacak ve inkâr yolunu tercih edeceklerdi.

Aşağıda, onun mektuplarından yaptığımız alıntı, ne demek istediğimizi daha da iyi izah edecektir:

“Bu milletin din ve töreleri hakkında eksik bilgimiz var. Dünyanın bu tarafına seyrek geliniyor. Gelenler de ticaretten başka bir şey düşünmeyen tüccarlar. Türkler ise, bunlarla yüz-göz olmayacak kadar ağırbaşlılar. Bu sebeple tüccarların getirdikleri bilgiler yalan yanlış oluyor.

Belki de dünyanın bütün kadınlarından daha hür..... Hayatı hiç aksatmadan, zevkle süren, kaygılardan uzak yaşayan, boş vaktini komşu ziyaretleriyle, hamamlarda yıkanmakla, ya da bol para harcayıp yeni yeni modalar çıkarmakla geçiren yeryüzündeki tek kadın.

Avrupa’da hiç bir saray düşünemem ki, orada yabancı bir kadına karşı bu kadar namusluca davranılsın.

Hamamda ikiyüz kadar kadın vardı. Hiç birinde bizdeki gibi alaycı gülüşmeler ve fısıldaşmalara rastlamadım. Üstelik benim için “güzel, çok güzel” dediklerini işittim. Bir kadının, bir başka kadın için “güzel” diyebilmesi hâyâl bile edilemez.

Konakların hepsinde bir harem dairesi ve cariyeler var. Ancak bu cariyeler evin hanımına âit hizmetçiler. Evin erkeği ömrü boyunca bunları yolda görse tanımaz. Ne kadar garip değil mi?

Kış geceleri toplanıyorlar, geç vakitlere kadar öyle güzel ve saf eğleniyorlar ki zamanın nasıl geçtiği hissedilmiyor. Her evde misafir odaları var. İkram ve misafirperverlik Türklerin yaşama kudreti gibi bir şey.......”

Çok zor ve ağır bir konu olan Harem’i böyle bir kaç satırda özetlemek elbetteki mümkün değil. Ancak kendimizle, geçmişimizle barışma çabasının içinde küçük bir damla olmaktı niyetimiz.

Yazımıza bir soru ile son vermek istiyoruz:

Biz, zamanın hiç bir diliminde ve dünyanın hiç bir coğrafyasında sarayına aldığı bir köleden “valide sultan” dediğimiz zamanının “first lady”sini çıkaran bir başka medeniyet bilmiyoruz.

Siz biliyor musunuz?

Göğüs Yapınıza Uygun Kıyafetler




T-Shirtler


Büyük Göğüsler
- En uygun yaka biçimi oyuk ve V yakalı olanlardır.
- Kol uzunluğu geniş, uzun ve dörtte üçlük olanları tercih edin.
- Yüksek, yuvarlak ve kare yakalı T-Shirt'leri tercih etmeyin. Bunlar sizi daha iri cüsseli gösterir. Kolsuz ve geniş T-shirt'lerden kaçının.

Küçük Göğüsler
- En uygun yaka biçimi yüksek ve asimetrik yakalardır.Omuzlarınızı ve göğüslerinizi daha geniş gösterir. Baskılı T-shirtler de göğüsleri olduğundan daha fazla gösterebilir.
- Kolsuz T-shirtler size en uygun olanları. Ufak göğüslü kadınların daha ince kolları olacağından daha orantılı durur.
- Fazla oyuk, V-yakaları tercih etmeyin. Bu yakalar göğüsleri daha ortaya çıkarır.

Bluz ve Gömlekler

Büyük Göğüsler
- Derin, dik V-yakalı olanlarını tercih edin. Küçük, dik yakalar ve göğüs penseli olan blüzler size daha uygun.
- Cepli gömlek ve blüzlerden kaçının. Büyük yakalı ve baskılı blüzleri tercih etmeyin.

Küçük göğüsler
- Daha dar V-yakaları tercih edin. Cepli, büzgülü, kıvrımlı olanları size daha uygun.
- Bol, yapılı gömlek ve blüzlerden kaçının.

Kazaklar

Büyük Göğüsler
- Şal ve V-yakalı hırkaları tercih edebilirsiniz.
- İri örgülü kazaklar sizi daha hacimli gösterebilir.

Küçük Göğüsler
- Polo yakalar daha şık durur. İri örgüler ve uzun kollu kazaklar göğüslerinize hacim katar.
- Ultra İnce iplikli kazaklar tercih etmeyin.

Elbiseler

Büyük Göğüsler
- Size en uygun elbise modeli vücudnuzu saran, karın bölgesini gizleyen, boynu açık kıyafetlerdir.
-Yüksek boyunlu, bol elbiselerden kaçının.

Küçük Göğüsler
- Yüksek boyunlu, kollarınızı ortaya çıkaracak elbiseler tercih edin. Sırtı açık kıyafetlerde size çok uygun.
- Bol dökümlü modellerden kaçının.

Ceketler

Üzerinize oturan ceketleri bulmak bazen zordur. Ufak detaylar vücudunuza uygun ceketi bulmanıza yardımcı olabilir.

Büyük Göğüsler
- Daha kısa, belde oturan ve derin V-yakalı ceketler size uygun. Kısa ceketler bacaklarınızı daha uzun gösterir.
- Kare tip ceketler tercih etmeyin.

Küçük Göğüsler
- Göğüs bölgesinde cepli olan ceket modelleri size daha uygun. Kemerli ve oyuk boyunlu ceketleride tercih edebilirdiniz.
- Büyük kollu, derin kol delikli ceketlerden kaçının.

Saç Bakımınız




KÖPÜREN ŞAMPUAN MI FAZLA KÖPÜK YAPAMAYAN ŞAMPUAN MI TERCİH EDİLMELİ?


Şampuanın köpürme miktarı içinde kullanılan köpürtücü maddelere ve kullanılan suyun sıcaklığına bağlıdır.Ayrıca saç ne kadar kirliyse,şampuan o kadar az köpürür.Su ne kadar sert ve kireçliyse,o kadar fazla şampuan kullanmak gerekir.Köpürme,şampuanın çok fazla temizlediği anlamına gelmez.Ayrıca şampuan işlemini uyguladıktan sonra,saçın çok iyi durulanması gerekir.Krem işlemini uygularken,kullandığımız saç kremi herhangi bir bakım özelliği taşımıyorsa saç derisine temas etmeyecek şekilde sadece uç kısımlara uygulanabilir.

SABUNUN SAÇLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Saçı yıkarken kesinlikle sabun kullanılmamalıdır.Çünkü sabun saç tellerinin kurumasına ve üstündeki küçük canlı hücrelerin ayrılmasına neden olur.Saç derisinin asit seviyesi ciltten daha fazla asit içerir.Bu nedenle bazik özellikli sabun saç için kesinlikle tavsiye edilmez.

SAÇLARI SÜREKLİ TOPLAMAK SAÇA NE GİBİ ZARARLAR VEREBİLİR?

Bayanlar saçlarını neden toplarlar biliyor musunuz? Çünkü artık saçın yıkanma zamanı gelmiştir.Bu durum saça çok zarar verir.Özellikle sıkı tokalarla toplamak,saç teli hücrelerinin sıkışmasına yol açar ve saçlar kırılır. Hanımlar saçlarını çok gergin bir şekilde topluyorsa belli bir zaman sonra alında ve şakaklarda saç dökülmesi sorunuyla karşılaşabiliyorlar.Saçları genelde toplamak yerine,açık bırakarak saç telleri hücreleri ve deri hücrelerinin hava almasını sağlamak gerekir.

TARAK VE SAÇ FIRÇASI SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR

Herhangi bir saç fırçası veya tarağa baktığımız zaman kılların arasında ek yerleri olduğunu görürüz.Bu ek yerleri saç tellerinin zarar görmesine neden olur.Ayrıca bazı saç fırçalarının kıllarındaki veya tarakların dişlerindeki pürüzler uzun süreli kullanımla kaybolur.Ancak bu arada saça oldukça zarar verir.Bu nedenle tek parçadan imal edilmiş taraklar tercih edilmelidir.Saç fırçası alırken kıllarını inceleyin.Kılların üzerinde hiçbir pürüz olmamasına dikkat edin.Tarakların dişleri de mümkün olduğunca geniş olmalıdır.Saçınızı tararken nemli veya ıslak olasına dikkat edin. Saç kuruyken taranırsa saç kırılır ve zaman içinde kurumasına neden olur.

Yüz derisinde olduğu gibi kafa derisinde ve saçlarda, bünye özelliklerine göre değişiklikler söz konusudur. Hemen hemen her iki kişiden birinin kafa derisindeki yağ bezleri normalden fazla yağ üretir. Sonuç, yağlı saçlar! Yüzünün derisi yağlı olanların genellikle kafa derisi de yağlıdır. Herkesin kafa derisinde kepeklenme olur; derinin kendini yenilemesinin bir sonucudur bu durum. Altında yeni deri oluştuğunda, eski deri canlılığını yitirir ve kepek halini alır. Bu kepeklenme ise, iki durumda problem haline gelir: Derinin fazla yağ üretimi nedeniyle kepekler bir kabuk gibi kafa derisine yapışır. Bu durumda saçların dip tarafı yağlı, öteki kısımları ise kurudur. Yağ bezlerinin az yağ üretmesi durumunda ise, kafa derisi kuru olduğu için kepekler etrafa uçuşur. Bu durumda, saçlar da genellikle cansız ve kırılgan olur.

-Yağ şampuanı, kuru saçlar için

2 yemek kaşığı dolusu, susam yağı, bademyağı veya ayçiçeği yağı ve 3-4 yemek kaşığı dolusu nohut unu hazırlanır. Saçlar yıkanmadan önce, seçilen yağ ile masaj yapılır. Sonra, artan yağ ile nohut unu, belki biraz da sıcak su eklenerek, akışkan bir lapa haline getirilir. Bu lapa ile saçlar şampuanlanır ve iyice durulanır.

-Lavanta şampuanı, tüm saç tipleri için

100 ml hazır bitkisel şampuana 4 damla lavanta ve 4 damla ökaliptus yağı eklenir ve çok iyi karıştırılır.

-Limon şampuanı, yağlı saçlar için

5 yemek kaşığı dolusu ince kıyılmış ısırganotu yaprağı yarım litre soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır, 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Bu arada, 1 limonun suyu sıkılır. Ayrıca 2 yumurta sarısı çalkalanır. Limon suyu, yumurta sarısı, 5 damla limon yağı ve 1 tatlı kaşığı dolusu hazır bitkisel şampuan, ısırganotu çayına eklenerek karıştırılır. Saçlar bu şampuanla yıkanır ve iyice durulanır.

Bu yiyecekler zayıflatıyor





İNGİLTERE'de yayımlanan Daily Mirror Gazetesi en iyi zayıflatan 10 yiyeceği belirledi. En çok zayıflatan yiyecekler ve vücutta yaptıkları etkiler şöyle:

Esmer pirinç: B Vitamini deposu olması sayesinde proteinleri, yağları parçalıyor, hazmı kolaylaştırıyor.

Greyfurt: Metabolizmayı hızlandırıyor, vücut direncini artırıyor.

Kırmızı üzüm: Dolaşım sistemini temizliyor. İçerdiği lif, vitamin ve mineraller sayesine kolesterolün düşmesine yardımcı oluyor.

Salatalık: Lif zengini olması sayesinde tokluk hissi veriyor. Ayrıca sağlıklı bir su deposu.

Nar: Hormonları dengeliyor. Bu sayede kilonuzu kontrol etmeniz daha kolaylaşıyor. Ayrıca güçlü bir antioksidan.

Adzuki fasulyesi: (Küçük kırmızı fasulye) Fasulyeler arasında en az yağ oranına sahip. Vücutta daha fazla suyu tutuyor.

Brokoli Lif ve C vitamini deposu. Ayrıca kilo vermeye yarayan kalsiyum içeriyor. Karaciğere iyi geliyor. Hazma yardımcı oluyor.

Elma: Hafif tatlı, bağırsakları harekete geçiriyor.

Kiraz: Yumuşak bir müshil etkisi yapıyor ve kilo kaybına neden oluyor.

Yulaf: Tok ve şişkinlik hissi veriyor. Bir kase lapası vücutta üç kase su tutmayı sağlıyor.

Yazarlar: Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU

Sağlığı Yeşillerde Arayın


Dereotu

Dereotunun faydaları içeriğindeki monoterpen ve flavonoid bileşiklerinden gelmektedir. Maydanoz gibi antioksidan etki göstermektedir bunun için serbest radikalleri elimine eden enzimleri aktive edebilmektedir. Yine içeriğindeki uçucu yağların desteği ile antibakteriyel etki gösterebilmektedir.

En önemli özelliklerinden biri de kalsiyumdan zengin içeriğidir, bu sayede menapoz ve romatizma sonrasında kemik yoğunluğu kaybını önleyebilmektedir. Diyet lifi, demir ve magnezyum içeriği de oldukça yüksektir.

Maydanoz

Sofralarda dekorasyon ürünü olarak kullanılan maydanozun pek çok sağlık faydası vardır. Doğada çok nadir bulunan ancak yararları fazlaca olan iki tür bitkisel etken barındıran maydanoz optimal sağlığın korunmasında çok önemlidir.

Bu etken maddeler tümör gelişimini önlemek, hücreleri zararlı maddelerden koruyucu kalkan görevi gören enzimlerin aktivitesini artırmak, kanserojen maddelerin eliminasyonda fonksiyon göstermektedir.

Luteolin denen bitkisel bileşik çok yüksek antioksidan aktivite göstererek vücudun serbest radikal denen hücre öldürücü maddelere karşı savunmasını artırır. Bu iki önemli etken bileşik dışında C ve A vitamininin öncüsü beta karoten zengin içeriği de pek çok hastalığın önlenmesinde önemli katkılar sağlamaktadır. Kalp krizi riskini artırabilen homosistein seviyelerini düşürmeye yardım ederek kalp dostu bir sebze özelliği de kazanmaktadır.

Nane

Anneannelerimizin vazgeçilmez formülü olan nane limonun mide ve barsak rahatsızlıklarında iyileştirici gücü pek çok bilimsel çalışma ile onaylanmıştır. Kasları yatıştırıcı gücü ile hazımsızlık, spazmlar, sindirim güçlüğü gibi belirtileri iyileştirebilmektedir.
İçeriğindeki mentol içeriği ile aktivitesi de artmaktadır. Araştırmalar nanenin iyi bir anti - kanser bileşeni olduğunu, barındırdığı bitkisel bileşenlerden özellikle monoterpenlerin pankreas, göğüs ve karaciğer tümör gelişimini yavaşlattığını, bağırsak, cilt ve akciğer kanserlerini de önleyici olduğunu göstermiştir.

İçeriğindeki etken başka bir madde ile vücutta ateşsiz iltihaba yol açan bazı zararlı maddeleri durdurarak solunum yollarının açılmasına yardımcı olur.

Fesleğen

Fesleğende bulunan flavonoidler hücresel anlamda koruma sağlamakta, çalışmalar bu bileşiklerin kromozomların radyasyon ve serbest radikallerden zarar görmesini engellediğini göstermektedir. Öte yandan istenmeyen bakteriyel gelişimi de önleyebilmektedir.

Fesleğen yapraklarından elde edilen esansiyel yağların sık kullanılan bazı antibiyotiklere direnç gösteren patojen bakterilerin üremesini yavaşlattığı gözlenmiştir. Ayrıca anti-romatizmal etkisi ile dikkat çekici sağlık faydaları vardır.

İçeriğindeki öjenol ile iltihap artırıcı bazı enzimlerin aktivitesini azaltma özelliği göstermektedir. Yüksek beta karoten içeriği ile antioksidan aktivite gösteren A vitaminin zengindir.

Doğal Sabunların Faydaları

Defne Sabunu:

Defne mucize bitki diye de anılmaktadır. Defne meyvelerinden elde edilen (garlı) çok faydalı bir yağdır. Antiseptik özelliği vardır. Bu yağdan defne sabunu yapılmaktadır. Saç dökülmesi, kepeklenmeye karşı etkilidir. Ayrıca cilde çok faydalıdır. Antiseptik özelliğinden dolayı tüm vücut parazitlerine ve mantar hastalığına karşı faydalı bir üründür.

Kükürtlü Sabun:

Kükürtlü sabunun diğer sabunlardan farklı olarak bir çok değişik faydalı yönü bulunmaktadır. Bileşiminde kükürt ve iyot içermektedir. Yüz ve sırt sivilcelerine karşı etkili olduğu gibi kepeklenmeye ve konaklanmaya karşı başarıyla kullanılır.


Gliserinli Sabun:

Gliserinli sabun; adındanda anlaşılacağı gibi diğer sabunlara göre gliserin ağırlıklıdır. Gliserinin deri, saç ve tırnaklar için faydaları saymakla bitmez. Saç ve teni yumuşatır, tazelik ve parlaklık verir. Cilt çatlaklarına etkili ve faydalı bir temizlik ürünüdür.

Güzellik Diyeti




Beslenme düzeninize özen göstererek pürüzsüz, parlak ve sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz. Size verdiğimiz güzellik diyetinden ihtiyacınıza göre besinler seçebilir ve cildinizdeki kusurları giderebilirsiniz. Şimdi doğru mutfağa gidin, buzdolabını açın ve doğadan gelen güzelliği kucaklayın.


İnce Kırışıklarınız Varsa...

Neler yemeli: Somon, sardalya, uskumru, ringa balığı
Nasıl Etkiliyor: Bu balıklar doymamış yağ asitlerinden omega 3 ile yüklü. "The Beautiful Skin Diet" (Güzel Cilt İçin Diyet) adlı kitabın yazarı Richard Asarch'a göre; bu besinler damar içindeki iltihaplanmayı azaltıyor ve kan dolaşımını hızlandırıyor. Bu da cilde sağlıklı bir akış kazandırıyor ve uzun vadede kırışıklık oluşumunu engelliyor. Amerikan Gıda Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre; erken yaşta diğerlerine göre daha fazla balık ve sebze yiyen kişilerde ileri yaşlarda daha az kırışık oluştuğu gözlenmiş. Bunun sebebi kırmızı ette ve işlenmiş gıdalarda bulunan omega 6'nın olumsuz etkilerini omega 3'ün azaltması. Son araştırmalar özellikle günümüz beslenme alışkanlıklarında omega3'ün yetersiz alındığını buna karşın omega 6'yı gerektiğinden fazla tükettiğimizi gösteriyor. Önemli olan ikisini dengeli bir şekilde almak. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre minimum 5, maksimum 10 gr omega 6 yağ asidine karşılık, 1 gr omega 3 yağ asidi alınmasıyla bu dengenin sağlanacağı öngörülüyor.

Cildiniz Pürüzlüyse

Neler yemeli: Turuncu, kırmızı veya yeşil sebze ve meyveler. Havuç, domates, ıspanak, patates, bezelye, böğürtlen, şeftali.
Nasıl Etkiliyor: Meyve ve sebzelere renk veren betakarotendir. Betakaroten vücutta A vitaminine dönüşen en güçlü antioksidandır. A vitamininin bütün fonksiyonlarının yanı sıra serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Kırışık oluşumunu ve yaşlanmayı geciktirir. Ayrıca hücreleri yeniler ve cildinizin daha pürüzsüz görünmesini sağlar. Cildinize taze bir görünüm kazandırır ve herhangi bir hasara ya da sivilce oluşumuna karşı cildi daha da kuvvetlendirir. Cildi güneşin zararlı etkilerinden ve cilt kanserinden korur. Bu yüzdendir ki cilt için iyi gelen ürünlerin ana maddesi olan retinoik asit de A vitamininden elde edilir.

Dişleriniz Sağlıksızsa...

Neler yemeli: Süt (kaymağı alınmış), yağsız yoğurt, yağsız peynir
Nasıl Etkiliyor: Bu gıdaların ortak içerikleri kalsiyum. Kalsiyum erken yaşlarda diş minelerini güçlendirir, çürümeleri önler. Araştırmalar yeterince kalsiyum alan insanların dişeti hastalıklarına daha az rastlandığını gösteriyor. Unutmayın, mutlu bir gülümsemenin sırrı kalsiyumda!

Saçlarınız Güçsüzse, Tırnaklarınız Kırılıyorsa...

Neler yemeli: Öğütülmemiş tahıl, dana eti, istiridye.
Nasıl Etkiliyor: Bunlar çinko ve demir bakımından zengin gıdalardır. Çinko cilt güzelliğinde anahtar bir rol oynar. A vitaminin fonksiyonlarına etki eder. Deri hücrelerinin çoğalmasını, yağ bezlerinin çalışmasını arttırır. Kolajen dokuya etki eder. Böylece hem cildimizin sağlığının korunmasına hem de yanık vs. nedenlerle oluşan kayıpların tamir edilmesine yardımcı olur. Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dermatolog David Lefell çinko ve demirin kıl foliküllerinin oluşmasında etkili olduğunu söylüyor. Özellikle demir eksikliği saç dökülmesini tetikliyor. Çinko ve demir tırnakların da daha güçlü olmasını sağlıyor. Bazı durumlarda demir eksikliği tırnakların kırılmasına ve kaşık şekline dönüşmesine sebep oluyor.

Cildiniz Sürekli Kuruyorsa...

Neler yemeli: Biotin (yumurta sarısı, karaciğer, süt, çinko), folik asit (mercimek, ıspanak, fasulye, yer fıstığı), omega 3 yağ asitleri (somon, sardalya, uskumru, ringa balığı)
Nasıl Etkiliyor: Özellikle kış aylarında cildin kuruluğu çok artar. Çevresel nem oranlarının azalması ve soğuk hava ciltte nem kaybına yol açarak kuruluk problemi oluşturur veya artmasını sağlar. Kuruluk en sık kol ve bacaklarda görülür. Anadolu Sağlık Merkezi'nden Dermatolog Dr. Esra Özgüroğlu her banyo sonrası özellikle cildi çok kurumadan etkin vücut nemlendiricileri uygulamayı tavsiye ediyor. Bol su içmek ve biotin, çinko, folik asit, omega 3 yağ asitleri yönünden zengin besinler tüketmek cilt kuruluğunu engelliyor.

Gözaltınızda Koyu Halkalar Oluşuyorsa...

Neler yemeli: Kızılcık suyu, tahıllar, somon, ceviz, maydanoz, kereviz.
Nasıl Etkiliyor?: "Bana Ne Yediğini Söyle" kitabının yazarı Doktor Gillian McKeith'e göre; göz altında oluşan koyu halkalar besin alerjisi ya da böbrek enerjisi düşüklüğünün göstergesi olabilir. Bunu engellemek için Doktor McKeith, yiyecekleri dönüşümlü olarak yemeyi tavsiye ediyor. Yani her gün farklı ve çeşitli yiyecekler tüketmek gerekiyor. Bir hafta boyunca günde iki bardak kızılcık suyu için. Ayrıca tahıllar, bakliyatlar, somon, ceviz, maydanoz ve kereviz gibi gıdalar tüketerek böbreklerinizi canlandırabilirsiniz.

Hamilelikte Bunlara Dikkat!




Her anı heyecan dolu geçen hamilelik sürecinde anne adayları bazı sağlık sorunlarıyla karşılaşabilir. Bulantı, kramplar ve bel ağrıları; gebelikteki şikayetlerin en başında başında gelir. Oysa alacağınız basit önlemlerle çok daha rahat bir hamilelik yaşayabilirsiniz....

Anne olmak için heyecanla bekleyen hamile kadınları birtakım sağlık sorunları rahatsız edebiliyor. Hamilelik sürecinde anne adaylarında en sık karşılaşılan sorunları ve çözüm yollarını, Bahçeci Kadın Sağlığı Kliniği'nden Kadın Sağlığı ve Doğum Uzmanı Dr. Hande Akbaş, 'Bebeğim ve Biz' dergisinin ekim sayısında şöyle özetliyor:

1. Kabızlık: Hamilelik sırasında gelişen hormonal değişikliklerden tüm sindirim sistemi etkilenir. Tüm bağırsak hareketleri, hamilelikte salgılanan progesteron hormonu sebebiyle yavaşlar.

Öneriler: Bol lifli gıdalar tüketilmeli, yeterli miktarda sıvı alınmalı ve düzenli egzersiz yapılmalı.

2. Kramplar: Bacak krampları, hamileliğin son aylarında sık görülür. Krampların başlıca sebepleri; hamilelikte az hareketten kaynaklı kan dolaşımındaki değişiklikler, ayaklara binen yük artışı, bebeğin damar ve sinirlere baskısı.

Öneriler: Egzersiz yapılmalı, uzun süre aynı pozisyonda kalınmamalı, bol sıvı alınmalı ve kramp başladığında ayaklara masaj yapılmalı, ılık havlu ile ısı uygulanmalı. Kalsiyumdan zengin beslenmeli. Örneğin; günde en az 2 bardak süt, bir kase yoğurt ve bol peynir yemeli. Vitamin ve mineral desteği alınmalı.

3. Bulantı ve kusmalar: Hamilelikte sık görülen bulantı ve kusmalar, hamilelerin yüzde 80'ini etkiler. 'Helicobacter pylori' denilen bir bakterinin etken olabileceği konusunda birtakım teoriler ortaya atılmış olsa bile, gerçek neden tam olarak bilinmiyor.

Öneriler: Diyette değişiklik yapılabilir, gerekirse psikolojik destek alınabilir. Sabahları galeta veya tuzlu yiyecekler tüketmek de bulantıları azaltabilir.

4. Lekeler: Hamilelikte değişen hormon seviyeleri sonucunda ciltte birtakım değişiklikler meydana gelebilir. Yüzde bazen renk koyulaşabilir. Güneşte bu renk daha da koyulaşabilir. Ancak tüm bu değişiklikler, hamilelik bitince kaybolur. Hamilelerde memelerde ve özellikle belde kaşıntı olabilir. Bu durum cildin gerilmesine bağlıdır.

Öneriler: Cilt değişikliklerini azaltmak için cilt öncelikle hep temiz tutulmalı. Güneşten daima korunmalı. Aşırı kilo almamaya özen gösterilmeli. Cilt devamlı nemlendirilmeli. Pamuklu ve çok sıkmayan giysiler giyilmeli. Çatlaklar; yüzme ve yürüyüş gibi sporlar yapılarak azaltılabilir. Karın, kalça ve bacaklara badem yağı veya kremlerle, özellikle de yatmadan önce düzenli masaj yapılmalı.

5. Varisler: Varisler, cilt altından gözükebilen genişlemiş damarlardır (venlerdir). Genellikle bacaklarda mavimor renkte görülür. Hamilelikte büyüyen rahmin, bazı venlere bası yapması sonucu artan progesteron seviyeleri, ayaklardaki venleri genişletebilir. Ailede olması, çoğul hamilelikler, aşırı kilo artışı ve uzun süre ayakta kalma; bacaklarda varis gelişme ihtimalini artırır. Eğer hamilelikten önce varisler yoksa, genellikle doğumdan sonra gerilerler.

Öneriler: Sık egzersiz yapılmalı, aşırı kilo almaktan kaçınılmalı, fırsat buldukça ayaklar yerden yükseltilmeli, gerekirse uygun varis çorapları giyilmeli.

6. Kansızlık: Anemi yani diğer bir adıyla kansızlık; hamilelikte genellikle demir eksikliğine bağlı olarak görülür. Bebeğin anneden aldığı demirin ve vücutta su tutulmasının artması, demire olan ihtiyacı da artırır.

Öneriler: İçeriğinde demir olan besinler alınmalı; et, yeşil sebzeler, kiraz, kayısı, badem, kuru baklagiller ve pekmez, demir yönünden zengin besinlerdir.

7. Bel ağrıları: Hamilelikte bebeğin büyüyüp baskı yapmasıyla ve hem bebeğin hem de fazla kiloların ağırlığıyla, bel ağrıları oluşabilir. Genellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde görülür; bebeğin büyümesiyle başlayabilir veya artabilir.

Öneriler: Yürüyüş ve bel kaslarını güçlendiren egzersizler yapılmalı.

Siyah Noktalarımıza Elveda Diyelim

Siyah noktaları gidermek için, haftada bir sefer cilde peeling (cildi ölü tabakasından kurtarma yöntemi) yapılması gerekiyor. Bir tatlı kaşığı mısır ununu bir kaşık yoğurtla karıştırın. Banyodan çıktıktan sonra yüze ve siyah noktaların üzerine dağıtıp yavaş yavaş ovun. 2 dakika sonra yıkayın. Cildi parlatır, yumuşatır. Mısır unu yoksa galeta, yulaf ezmesi veya kepekli bisküvi ezilerek bile yapılabilir.

Haftada bir uygulayabileceğiniz bir başka yöntem ise; Sayın Dumankaya'nın tavsiye ettiği yöntem :

Eşit miktarda su, mısır unu, ıslatılmış kil ve el kremini karıştırın, bununla cildinizi yavaşça ovarak temizleyin. Sonrasında yüzünüzü maden suyu ile yıkayın.

Cİldinizdeki püzürlerden de bu sayede de kurtulabilirsiniz.

Siyah Noktalar için bir başka yöntem de maskelerdir..

Yulaf Maskesi :

Yulaf ezmesi, cildin derinlemesine temizlenmesi ve siyah noktaların yok edilmesini sağlayan bir maskedir. Bu maske ayrıca cildin içinde dolaşan pislikleri temizleyip, cildin fazla yağlanmasını da engeller. Bu nedenle kuru ciltli kişiler tarafından pek fazla kullanılmamalıdır. Yulaf ezmesi maskesinin yapımı son derece basittir. Pişirdiğiniz yulafları süzdükten sonra, bunları geniş bir kabın içinde birkaç dakika ezin. Hazırladığınız bu yulaf ezmesini yüzünüze sürdükten sonra 15 dakika kadar bekleyin. Daha sonra yüzünüzü ılık suyla temizleyin.

Ayrıca sitemizde yayınladığımız ancak gözden kaçan diğer yöntemler ise şöyle;

Siyah Noktalar için, genellikle tavsiye edilen maske için ihtiyacınız olan; yalnızca bir kase yoğurt ve bir limonun suyu...

Limon suyu ile yoğurdu karıştırıp gözlerinize değmeyecek şekilde yüzünüze sürün ve 15 dakika kadar bekleyin.

Limon suyu cildinizi dezenfekte eder, sivilcelerinizi kurutur ve siyah noktaların azalmasına yardımcı olurken; yoğurt ise cildinizi beseleyerek nemlendirici vazifesi görür. Aynı zamanda cildinizin yağ miktarını dengeler.

Haftada bir defa uygulayabileceğiniz bu maskenin ardından yüzünüzü ılık su ile yıkayabilirsiniz.

Ayrıca isterseniz, maskenizi çıkardıktan sonra, cildinizi içerisine papatya çiçekleri atılmış, kaynamış su buharına 5 dakika kadar tutabilirsiniz. Papatya cildinizi dinlendirir ve canlılık kazandırır..

Sivilceler için ise;

Maydanozu elinizle küçük küçük koparıp tahta bir havanda ezin. 3–4 damla limon katıp haftada iki kere sivilcelerin üzerine maske yapın. Maskeleri gözaltlarına sürmeyin. Bu şekilde ciltteki lekeler açılır, sivilceler kurur. Marulu da aynı şekilde yapabilirsiniz.

Cilt Temizliğinin Püf Noktaları

İyi bir yüz temizliği, ciltteki yağın kirlenen kısmını ve fazlasını arındırmalı ancak tümünü silip süpürmemelidir.

Kuru Ciltlere Nem

Yağlı ciltlerde jeller ve losyonlar, kuru ciltlerde kremler tercih edilir. Bu tip ürünlere, genel olarak "temizleme sütü" adı verilir. Bu tip temizleyiciler, özellikle kıl köklerinde bulunan sertleşmiş sebumun (cildin yağ salgısı) ve sebuma bulaşmış olan kir ve makyaj artıklarının temizlenmesinde çok etkilidir. Bu açıdan derin bir temizlik sağlarlar. Temizleme kremlerinde daha fazla yağ (%40-50) losyonlarda ise daha az yağ (%10-25) bulunur. Yağlar, ciltteki yağı (sebum, yağ ve makyaj artıkları), su ise suda eriyebilen maddeleri çözer. Kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler ise tonikli pamukla silinerek temizlenir. Göz çevresindeki deri çok hassastır. Bu nedenle daima özel bir temizleyici tercih edilmeli ve göz çevresine çok nazik davranılmalıdır.

Mikrofiber Kumaşlar

Cilt temizliği veya hafif peeling için özel olarak imal edilen mikrofiber kumaşlar ve eldivenler oldukça etkili bir şekilde temizliği tamamlarlar. Onları sadece su ile ıslatarak kullanırsanız, daha önce özenle temizlediğiniz yüzünüzden hala kir çıktığını fark edersiniz. İçinde hiçbir kimyasal olmadığı için en hassas ciltlere bile uygulanabilir. Her yerde bulunmuyor ama rastlarsanız hem yüzünüze hem de vücudunuza uygulayabilirsiniz.

Tonik Temizliği Önemli

Cildin günlük bakımı yapılırken ikinci adım, kalan son artıkları arındıran ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulamasıdır. Temizleme kremleri ve losyonlar, sabunlar ve jeller ciltteki yağı ve suda eriyebilen maddeleri çözdükten sonra, kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler tonikle silinerek temizlenir. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Bazı toniklerde salisilik asit, portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya daha farklı maddeler de kullanılır. Tonik seçerken alkolsüz olanları tercih edin. Sade gül suyu ve maden sodası gayet iyi toniklerdir.

Gözenekleri Temizleyin

Gözeneklerin sıkışması aslında hatalı bir ifadedir. Çünkü gözeneklerin kas yapısı yoktur. Bu nedenle de açılıp kapanması veya sıkışıp gevşemesi söz konusu değildir. Ancak biriken kirler ciltteki gözenekleri tıkayarak zorlar ve genişlemesine yol açar. Tonikler bunları temizlediği için gözenekler tekrar normal boyutlarına dönerler. Tonikler düzenli olarak kullanıldığında gözeneklerin açılmasına pek fırsat kalmaz. Öte yandan, toniklerin içinde bulunan maddeler cildi biraz tahriş ettiği için dokular hafifçe şişer. Bu tepki gözenekleri geçici bir süre için sıkıştırır. Tabii bu yapısal bir değişiklik değildir, kısa süreli bir toparlanmadır.

LEZZETLİ ŞİFA KAYNAKLARI (Sebzeler)

ISPANAK

Demir yönünden zengin, koyu yeşil yapraklı ve güzel tadı olan ıspanak, diğer yapraklı sebzelere nazaran daha çok protein içerir. Salatada yenilen çiğ ıspanak, harika bir lif kaynağıdır. Ispanak suyu, bol C vitamini ile soğuk algınlıklarına karşı dayanıklılık verir ve hemoroit rahatsızlığına iyi gelir.

Ispanak, provitamin A, C vitaminleri, demir ve çeşitli enzimlerce çok zengin olup, bu maddeler kan yapımında önemli rol oynar. Ispanak ayrıca, kemiklerin ve dişlerin sağlamlığını temin eder. Ispanak suyu, kalp adalelerini de kuvvetlendirir. Özel enzimi ile pekliği giderip bağırsak zehirlenmesini önler. Kalp rahatsızlığı olanlara, haftada 1-2 fincan taze sıkılmış ıspanak suyu içmeleri önerilir.

Uzmanlar, ıspanağın, karaciğeri, lenf bezlerini, kan dolaşımını uyardığını belirterek, hamilelere, sağlıklı bir bebeğe sahip olmaları için bol ıspanak yemelerini tavsiye ediyor.

FASULYE

Taze fasulye, vücudun çalışmasını, gelişmesini ve tamirini sağladığı için, genç-ihtiyar herkese tavsiye edilir. Taze fasulye, pankreas bezesini, böbrekleri, karaciğeri ve kalbi kuvvetlendirir, albümin ve şekerde de çok fayda verir.

BEZELYE

Kansızlığı gideren ve pekliği geçiren taze bezelyenin, kan kanserine karşı koruyucu etkisi olduğunu ifade edilir, Gıda değeri ve fayda bakımından fasulyeden daha üstündür..

SİVRİ BİBER

Biberlerde, bol beta karoten, C, P ve K vitaminleriyle bazı alkoloidler bulunur. Bunlar, mideyi kuvvetlendirir, iştah açar ve mide tembelliğini giderir. Özellikle acı biber hormon faaliyetini artırır, P vitamini ile damarları yumuşatıp kanamayı önler, K vitamini ile de kanın pıhtılaşma kabiliyetini arttırarak kanamaları durdurur.

PATLICAN

Patlıcan, A vitamini, fosfor ve kendine has bazı esanslara sahiptir, Bunlar sinirleri teskin eder ve kalp çarpıntısını gidermeye faydası vardır. Patlıcanın pankreas, karaciğer ve böbrekleri kuvvetlendirir, bol idrar söktürür, vücuttaki fazla suyu dışarı boşaltır ve kilo vermek için iyi bir diyet yiyeceğidir, şeker hastalarına da tavsiye edilir. Külde pişirilerek yenmesinin daha sağlıklı olduğu ifade edilir.

LAHANA

Bol miktarda B, C ve E vitamini ve potasyum içeren lahana, şeker ve romatizma hastaları için çok faydalıdır, Bol arsenik, kükürt ve vitaminleri ile kanı temizleyip cildi güzelleştirir, bol idrar söktürür, vücuttaki suyu ve zehirli maddeleri idrarla dışarı atar. Lahananın kansızlığı giderdiği ve kansere karşı etkili olduğu da kaydediliyor.

Sadece lahana çeşitlerinde bulunan U vitamini, mide ve bağırsakların iç yüzeyini korur, buralardaki yaraların iyileşmesini sağlar, Lahana, yaşlanmayı önleyici ve kalp krizine karşı koruyan bir mineral kabul edilen selenyumun da kaynağıdır.,Selenyum ayrıca, sağlıklı görünüşlü bir cilt için çok faydalıdır.

Lahananın şifa özelliklerinden tam faydalanabilmek için çiğ olarak yenmesi tavsiye ediliyor.

KARNABAHAR

Fosfat ve potasyum ihtiva eden ve içeriğinde, kadınları göğüs kanserine karşı koruyan indol-3 karbonal bulunan karnabahar, lahanadaki besin değerinin çoğuna sahiptir. "Karnabahar çiçek olduğu için, bol bol fosfor ve vitaminleri, cinsiyet hormonu, bol E vitamini ve protein içerir. Bu maddeler ile gücü arttırır, buna bağı olarak kalp rahatsızlıklarını da giderir. Sinirleri ve beyni iyi çalıştırır, onların yıpranmasını önler..

BROKOLİ

Brokolide, havuçtakinden daha fazla beta karoten bulunur.. Beta karotenin, güçlü bir kanser savaşçısı olması bakımından brokolinin , yemek borusu, mide, bağırsak kanserleri tehlikesini azalttığı ifade ediliyor.

Brokoli ayrıca, B1 ve C vitamini ile , yüksek miktarda kalsiyum, kükürt, potasyum ve selenyum maddeleri içerir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokolinin, suyunun havuç veya elma suyu ile karıştırılarak içilmesinin de faydalı olduğunu kaydediliyor.

PIRASA

Pırasa bileşiminde protein, karbonhidrat, potasyum, magnezyum, B1, B3, C vitaminleri, enzimler, selüloz, albüminli maddeler bulundurur. Bir çok şifa verici özelliğe sahiptir. Mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları, damar sertliği için faydalıdır. Pırasa yemeği, bağırsaklara yumuşaklık verip pekliği giderir, hemoroiti olanlara da ferahlık sağlar. Pırasa çorbası, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürür ve vücutta birikmiş üre asidi ve ürat tuzlarını dışarı atar.

Çiğ pırasa yenildiğinde yemek borusunda oluşan iltihaplar iyileşip hazmı da kolaylaştırır. Pırasa suyunu sivilcelere tampon yapılırsa sivilcelere iyi gelir.

ENGİNAR

Karaciğer ve kalbin en iyi dostu olan enginar kanı temizler ve yorgunluğu giderir, Diğer zehirli maddeleri ve yorgunluk maddelerini idrarla dışarı atarak vücuda dinçlik verip dinlendirir. Enginar, beyin yorgunluğunu çabucak geçirir, kalp adalelerini kuvvetlendiriri, onu rahatsız eden üre ve kolesterolü düşürerek kalbin rahat çalışmasını sağlar. Şeker hastaları için de çok faydalıdır. Ayrıca mide ve bağırsakları dezenfekte ederek ishalleri durdurur.

KEREVİZ

Kerevizin yaprak ve sapları, bol vitaminleri ve çeşitli madeni maddeleriyle çok faydalı olup, mideyi kuvvetlendirir ve iştah açar. Kereviz, iç salgı bezlerini ve özellikle vücutta çok çeşitli vazifesi olan böbrek üstü bezlerini çalıştırır, sinir yorgunluğunu da önler. Kanı temizler ve sivilcelerin geçmesine, cildin sağlıklı bir hal almasına yarar. Karaciğerin şişliğini giderip onu yorgunluk maddelerinden temizler. Sarılığı giderir, böbrekleri çalıştırır, fazla suyu dışarı atar. Kumu, taşı dökmeye yardım eder. Zayıflama diyetleri için ideal bir sebzedir.

SEMİZOTU

Semizotu, kanama hastalıklarında ve peklikte çok faydalıdır, Kanı temizler, bol idrar söktürür, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizler, sinir krizleri ve beyin yorgunluğunu geçirir, böbrekteki kum ve taşı döker.

Semizotu, şeker hastalarının susuzluğunu azaltır, kilo vermeye yardım eder. Yeşil salata olarak yenirse faydasının daha fazla olduğunu ifade edilir.

PATATES

Patatesin yaklaşık yüzde 20 si karbonhidrat ve kalori değeri oldukça düşüktür. B vitaminleri, C vitamini, protein, kalsiyum, demir ve fazla miktarda potasyum içerir. Orta boy bir patates, günlük C vitamini miktarının 1/3 ünü temin eder. Sindirimi kolaylaştırır. Bağırsakları, böbrekleri ve kanı temizler, kabızlığı önler. Kansere karşı korur ve yorgunluğa karşı birebir bir sebzedir.

Patatesin besleyici maddelerinin çoğunluğunun, kabuğunun hemen altında veya yakınında olması sebebiyle, kül veya buharda pişirildikten sonra soyulması gerekir.

Patates, yağda kızarmış olarak yenmezse kilo aldırmaz, şişmanlar ve şeker hastaları için iyi bir gıdadır . Şeker hastalarının susuzluğunu keser. Mide ve on iki parmak ülserinde ve midede asit fazlalığında, inatçı ishallerde bir yemek kaşığı patates suyu aç karnına içilmelidir.

Patates suyu karaciğer şişliğini giderir. Ayrıca safra taşlarına da iyi geldiği bilinmektedir. Bu tedaviye belli bir süre devam edilmesi gerekir.

DOMATES

Bol ve çeşitli vitaminleri, mineralleri ve faydalı organik asitleri ile tıbbi değeri çok yüksek bir sebze olan domates, vücuda kükürt, fosfor ve organik sodyum verir, Zengin bir potasyum kaynağıdır. Bir domatesteki C vitamini, tavsiye edilen günlük miktarın yüzde 50 sinden fazladır.

Domates damarları yumuşatır, kanı durultur, üre miktarını düşürür ve vücudu gençleştirir. Kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şeker hastalığı için de çok faydalıdır. Yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur. Böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürür, , vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı atar, vücutta biriken suyu boşaltır. Aynı zamanda kanser önleyici özelliği de çok fazladır.

Domates hazmı kolaylaştırdığı için, özellikle nişastalı yiyeceklerin (hamur işleri, kuru erzak) kolay sindirilmesini sağlar. Pekliği önler.

SOĞAN

Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunur. Kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, , mide zayıflığı gibi hastalıklarda çok fayda verir, bol idrar söktürerek vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı atar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırır ve kanda şeker seviyesini düşürür. Karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizler ve vücudu, bağırsak kurtlarını döktüğünü bildiriyor

Fazla soğan yenen ülkelerde kanser nadir görülür . Soğan, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizler. Bağırsak kurtlarını döker.

Ağızda soğan kokusunu gidermek için yemekten sonra biraz ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterlidir.

SARIMSAK

Uzmanlara göre, bu keskin kokulu yumruda, her türlü harika özellik mevcut. Sarımsak tansiyon düşürür, kan pıhtılaşmasını azaltır, kötü LDL kolesterolünü düşürür.Bazı mide kanserlerini önlediği, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ispatlanmıştır., Sarımsaktaki "allicin" denilen bir madde, sadece kendi özgü kokusunu vermekte kalmaz, ayrıca bakteri gelişimini önler, vücutta mantar ve maya oluşumunu tahrip eder.

Sarımsakta 2 kuvvetli antibiyotik, çok tesirli esanslar, bol iyot ve kükürt bulunur ve insan sağlığında çok değerli vazife görür. Damar sertliğini giderir, kanı durultur, kalbi kuvvetlendirir, bronşları dezenfekte eder, cilt hastalıklarını giderir ve kansere karşı korur.

Sarımsaklı yoğurdun, zehirlenmelere karşı insanı koruduğu bilinir. Sarımsak en ince damarları dahi temizleyerek oralara kan gitmesini sağlar. Yanı sıra bütün salgı bezlerini çalıştırmak ve vücudu zehirlerinden temizlemek suretiyle, genç ve dinç olmaya, uzun yaşamaya yardımcı olur.

HAVUÇ

Havuç, süratle kan yapıcı, kuvvetlendirici, ishal kesici, peklik giderici, mide ve bağırsağın yakın dostu, safra akıtıcı, karaciğeri kuvvetlendirici ve yeri doldurulamayan bir sebzedir. Kansızlık halinde, sabah-öğle-akşam taze çıkarılmış 1 çay bardağı havuç suyu içilmesi, suyu çıkarılamazsa ince rendelenmesi ve iyice çiğnenerek yenilmesi öneriliyor.

Havucu, bol A vitamini ile beta-karoten cildi güzelleştirir, gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından korur ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Kalp rahatsızlığı ve damar sertliği olanlara havucun çok fayda verir.

Mide ve bağırsak kanamalarında da havuç suyunun çok faydalı olduğunu ifade eden uzmanlar, havucun, özel şekeri, A vitamini ve bol vitaminleri ile karaciğeri kuvvetlendirdiğini, ona rahatsızlığında kendi kendini tamir imkanı verdiğini, vücuttaki üre asidi, ürat tuzları, benzeri yorgunluk maddelerini, diğer zehirleri idrarla dışarı attığını vurguluyor.

SALATALIK

C ve B vitamini, çeşitli maden ve mineraller içeren salatalık kanı temizler, karaciğeri ve böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürür, idrarla birlikte vücuttaki üre asidi ve ürat tuzlarını eritip dışarı atar. Salatalığın kendisi veya suyu, cildi bir tonik kadar temizler, cilde tazelik ve canlılık verir. Verdiği susuzluğu kestiğini Salatalığın, sıcak bir havada iç ısısı dış ısıdan 20 derece daha düşük olur ve bu sebeple serinletici olarak yenir.

TURP

Bol C vitamini, iyot ve kükürdüyle turp, karaciğeri çalıştırır, böbreklerdeki kum ve taşı döker, bronşlara çok iyi tesir eder, dalak şişliğini giderir ve cildi güzelleştirir. Ayrıca turp bağırsakları dezenfekte edip pekliği giderir, akşam yenilen turp veya içilen bir bardak turp suyunun çok iyi uyku verir.

MAYDANOZ

Uzmanlara göre maydanoz, dünyadaki en besleyici yiyeceklerden birisi ve bir demir deposu durumunda. Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum, kükürt ve A vitamini bulunuyor. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılıyor. Böbrekleri, karaciğeri ve idrar yollarını temizlemeye yardım ediyor. Kan şekerini normal seviyede tutuyor ve kansere karşı da koruyucu.

MARUL

Bol miktarda çeşitli mineralleri içeren marul, sinirleri teskin edip iyi uyku verir., yemekten önce salata şeklinde yenen marul, şeker hastalarının kandaki şeker seviyesini düşürür. Marulun bol idrar söktürür ve kanı temizler - karaciğer ve dalak şişliğini, sarılığı giderir. Marul suyu sivilcelere iyi gelir.

ROKA

P ve K vitaminleri, çok faydalı mineralleri içeren roka, karaciğerin dostu, mideyi kuvvetlendirici, kansızlığı gideren, bir yeşilliktir. yeşil salata şeklinde yenen roka, tadı ve asitleri ile mideyi çalıştırır, hazmı arttırır, iştahı açar, böbrekleri çalıştırır, idrar söktürür ve karında toplanan suyu boşaltır.

TERE

Tere, çeşitli vitaminler ve özellikle C vitamini, demir ve çeşitli mineraller ile çok tesirli ve faydalı bir yeşilliktir. Karaciğer, böbrek ve bronşları çalıştırır, gribe iyi gelir, kanda şekeri düşürür, kansızlığı giderir, mideyi çalıştırıp hazmı arttırır, iştahsızlık çekenlere çok fayda verir, kansere karşı korur, bağırsaklardaki çeşitli solucanları döker.

Çiğ olarak az miktarda yenmesi tavsiye edilen tere aşırı yendiğinde mideye dokunabilir.

ŞALGAM

Terkibinde b vitamini ve çeşitli madenler olan şalgam taş ve kum döker, bronşları boşaltır. İdrar söktürücü ve pekliği gidericidir. Şeker hastaları da şalgam yiyebilir. Çiğ yenmesi daha faydalıdır.

Template Design | Elque 2007