7 Temmuz 2007 Cumartesi

Çikolatadaki Sır

Çikolatadaki Sır

Çikolata; özellikle çocukların yoğun ilgisini çekmekle birlikte, tüm yaş grupları tarafından beğeni ile tüketilen bir gıda maddesidir.

Özellikle kan şekerimiz düştüğünde yani acıktığımızda, hızla kana karışır ve emilir. Ancak hemen ardından negatif feed-back etki ile ilkinden daha fazla acıktığımızı hissederiz.

Açlıkta, özellikle kilo muhafaza problemi olanlarda tercih yapılmamalı, bunun yerine kana daha yavaş karışan meyveler ya da kurutulmuş kuruyemişler tercih edilmelidir.

Arada bir yapılan kaçamakları ağız tadınıza değecek şekilde değerlendirebilmeniz açısından işte size iyi çikolata tarifi :

İyi çikolata, kendini kokusu, rengi, parlaklığı ve kadifemsi dokusu ile belli eder.
Sonra da mükemmel lezzeti ile... Ne çok acı... Ne de çok tatlıdır...

Hatta biraz tuz katılmalıdır diğer bileşenlerin de lezzetini ortaya çıkarmak için...
Kırıldığında kenarı düz olmalı, kırılma sesi duyulmalıdır.

Ağıza götürüldüğünde kolayca erimeli ve dil çikolata üstünde hiç pürüz hissetmemelidir. Böyle bir çikolata bulup, yediğinizde ise; tıbben çok olumlu olmasa da terazinin diğer tarafında neler var diye bakarsak şunları görebiliriz :

Çikolata kanın akışkanlığını çoğaltır, damarları açar, metabolizmanın ürettiği zararlı moleküllerle vücudun savaşma gücünü arttırır.

Bunlar kalp hastalıklarına ve kansere yol açan moleküllerdir.
Çikolata yapımında kullanılan kakao tanelerinin sağlık için yararlı olduğu yeni araştırmalar ışığında geçerli ve inandırıcı görünmektedir.

California Üniversitesi, Beslenme Kürsüsü öğretim görevlilerinden Dr. Carl Keen, ''Çikolatanın yararlarına ilişkin bu pilot çalışma eski bulgularla örtüşüyor. Bu sonuçlar daha başlangıç aşamasında. İleride yapılacak daha ayrıntılı çalışmalar sağlıklı ve dengeli bir beslenme kapsamında çikolatanın yerini belirleyecek.'' demektedir.


California Üniversitesi tarafından düzenlenen bu araştırmada gönüllü deneklerden 2 aşamada kan örnekleri alındı.

Kan örneği ilk aşamada aç karnına, ikinci aşamada kakao içtikten sonra alındı.
Kakao içtikten sonra alınan kan örneklerinde, kanın pıhtılaşmasında ve kalp hastalıklarının oluşumunda önemli bir rol oynayan trombositlerin etkinliğinin azaldığı görüldü.

Buenos Aires Üniversitesi'nden Dr.Cesar Fraga, çikolatada bulunan flavonoid denilen bileşimin özelliklerini inceledi. Bunun için gönüllülere 80 gram siyah çikolata verildi.
İki veya 6 saat sonra alınan kan örneklerinde anti-oksidan sayısının arttığı gözlendi.
Dr. Fraga çikolata yiyenlerin damarlarında serbest radikallerin yol açtığı zararların, çikolata yemeyenlere oranla daha az olduğunu belirtiyor.
California Üniversitesi Kalp Hastalıkları Departmanı'ndan Profesör Tissa Kappagoda'nın hayvanlar üzerinde yürüttüğü bir üçüncü çalışma, çikolatanın içinde bulunan flavonoid bileşiminin damar kaslarını rahatlattığını ortaya koydu; dolayısıyla damarların daha fazla açıldığını tespit etti.
Bu sonuç damar sertliği denilen ve kalp hastalıklarına yol açan rahatsızlığın çikolata ile azalabileceğini göstermesi açısından ilgi çekicidir.

Bütün bu sonuçları değerlendiren Nestle araştırma merkezi yetkililerinden Dr. Harold Schmitz, ''Bu klinik bulgular eski bulgularla birleştirildiği zaman ortaya çok umut verici bir tablo çıkıyor. Bu durumda çikolatanın kalp hastalıklarını önleyip önlemediğine ilişkin daha ayrıntılı çalışmaların yapılması gerekiyor.'' diyerek görüşlerini belirtmektedir.

Netice olarak şunu söyleyebilirim. Araştırmaların belirli bir firma sponsorluğu ile yapılıyor olmasını daima gözönünde bulundurmalı ve heryerde olduğu gibi çikolata konusunda da aşırıya kaçmamalıyız. Sağlıklı beslenmenin koşullarından biri de budur.

Hiç yorum yok:

Template Design | Elque 2007