1 Nisan 2007 Pazar

Bu güzellik hasta eder!

ABD’li sivil toplum örgütü EWG’nin yayınladığı rapora göre, ülkemizde de satılan şampuanlardan yüz kremlerine kadar pek çok ürünün içinde sağlığa zararlı maddeler var. Rapora göre kozmetikler, kısırlıktan kansere kadar ciddi sorunlara yol açabilir.

ABD’nin güçlü sivil toplum örgütlerinden EWG’nin 2004’te yayınladığı rapora bakılırsa, kozmetik ürünlerle ilgili haberler pek de göründüğü kadar güzel değil. Rapora göre ülkemizde de satılan şampuanlardan, yüz kremlerine kadar incelenen tam 7497 bakım ürününün yüzde 99.7’sinde şimdiye kadar hiç araştırılmamış en az bir kimyasal bulunuyor. Her 120 üründen biri kanserojen madde içeriyor. Ayrıca raporda uzun süre kullanılan kozmetiklerin, kısırlıktan, doğum sonrası sakatlıklara kadar pek çok probleme neden olabileceği iddia ediliyor.

Reklamlara inanıyor, kozmetiklerin içinde ne olduğunu umursamıyoruz

“Aldığım ürünlerin içerikleri beni pek ilgilendirmiyor. Zaten okusam da bir şey anlamıyorum. Saçımı ya da cildimi güzelleştiriyorsa, o ürün benim için iyidir. Bir de aldığım kozmetiğin muteber bir marka olmasına özen gösteririm.” Kadınların kozmetik satın alırken hangi kriterlere dikkat ettiğini Tuğba Oktay’ın bu sözleriyle özetlemek mümkün. Üniversite sınavlarına hazırlanan 17 yaşındaki Oktay, cildi ve saçlarının bakımı için günde ortalama 12 ürün kullanıyor. Bir alışveriş merkezinin kozmetik reyonunda alışveriş yaparken konuştuğumuz diğer kadınlar gibi, o da güvenilir olduğuna inandığı markaların ürünlerini tercih ediyor. Bir kozmetik markası, tüm dünyada kullanılıyor, bol bol tanıtım yapıyor ve eczanelerde de satılıyorsa, Oktay’a göre o marka “güvenilir.” Aslında haksız da sayılmaz. Büyük harflerle cildimizde, saçımızda oluşacak mucizevi değişimlerden söz eden ilanlarıyla, göz alıcı ambalajlarda sunulan birçok yüz bakım kreminin, şampuan ve makyaj malzemesinin vücudumuz için zararlı olabileceğini, hele hele kanser riski taşıdığını kim düşünür ki! Ne de olsa bu ürünler, marketlerin, alışveriş merkezlerinin hatta eczanelerin şık raflarında beğenimize sunulmadan önce mutlaka zorlu dermatolojik testlerden, klinik deneylerden geçiyordur.

Kozmetiklerde kullanılan 10500 kimyasalın yüzde 89’u güvenilir değil

Siz de alışveriş yaparken, böyle düşünüyorsanız, yalnız sayılmazsınız. ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nce (FDA) yayınlanan bir araştırmaya göre, anket yapılan 1687 tüketicinin neredeyse hepsi ilanların doğru bilgi verdiğine ve aldıkları ürünlerin zararlı olmadığına inandıklarını söylüyor. Ne var ki, ABD’nin güçlü sivil toplum örgütlerinden Çevre Çalışma Grubu’nun (EWG) geçen yıl kozmetik ürünlerle ilgili yayınladığı rapora bakılırsa, gerçekler bu inanışın neredeyse tam aksi yönünde. ABD’nin önde gelen sağlık örgütlerinin de destek verdiği “Güvenli Kozmetikler” Kampanyası dahilinde hazırlanan Skindeep adlı rapora göre, kozmetik ürünlerde kullanılan 10500 kimyasalın yüzde 89’u güvenilir değil. Üstelik, bu kimyasalların sağlık için güvenli olmadığı yine FDA ya da ABD’nin köklü üniversite ve kurumları tarafından belirtiliyor. Şampuandan, tırnak cilasına, tıraş losyonundan maskaraya hemen hepsi ülkemizde de satılan 7497 ürün üzerinde yapılan araştırmanın çarpıcı sonuçları bununla bitmiyor. Ürünlerin yüzde 99.6’sının içeriğinde, şimdiye kadar hiçbir araştırmadan geçirilmemiş en az bir kimyasal bulunuyor. Bu ürünlerden sadece 28 tanesinin, içerdiği kimyasalların tümü kapsamlı araştırmalara konu olmuş. Her 120 üründen bir tanesinin içindeyse kanser riski taşıyan bir kimyasal bulunmakta. Hatta incelenen 71 saç boyasının kansorejen olduğu defalarca saptanmış olan “coal tar”ın türevlerini içerdiği tespit ediliyor. Tüm ürünlerin yüzde yetmişinde ise kanser veya başka bir sağlık sorununa neden olabilecek kimyasallar bulunuyor.

Kozmetikler satış rekoru kırıyor ama içlerinde ne olduğunu bilen de yok, denetleyen de

“Raporda belirtilenler ne kadar net ve çarpıcı olsa da sağlıkla ilgili önemli bir konuda, başta ABD olmak üzere dünyadaki ilgili kurumların bu kadar vurdumduymaz olmalarına inanmak zor” diyor Klinik Farmakoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Cankat Tolunay, “Dolayısıyla raporu defalarca inceledim, eksik aradım, ama maalesef tüm veriler doğru. Kozmetik ürünler, ne kadar çok kimyasal madde içerseler de, dünyanın hiçbir yerinde ilaç gibi algılanmıyor. Dolayısıyla, hiçbir resmi kuruluş, kozmetik ürünler için klinik çalışma ya da kapsamlı araştırma sonuçları talep etmiyor. Kaldı ki, ilaçların bile çok ciddi yan etkileri görmezden gelinirken, kim kozmetik pazarıyla ilgilenecek.” Başta EWG yöneticileri olmak üzere, konuyla ilgili tüm uzmanlar da kozmetik ürünlerin piyasaya sunulmadan önce hiçbir klinik teste tabi tutulmamasından yakınıyorlar. Raporu hazırlayan analistlerden Renee Sharp durumu şu sözlerle özetliyor: “Çoğu tüm dünyada satış rekorları kıran bu ürünlerin içinde bulduğumuz zararlı kimyasalların az dozajda ne kadar etkili olduğunu henüz bilmiyoruz. Ancak asıl sorun şu ki; bunu halk sağlığıyla ilgili devlet yetkilileri de bilmiyor.” Çünkü, tedavi edici özelliği olmayan kozmetik ürünler, yani her gün kullandığımız bakım sabunları, yüz kremleri, saç boyası ve tüy dökücülerin yan etkilerini ya da uzun süreli kullanımlarda vücuda verdiği zararları konu alan hiçbir araştırma yok. “Mutlaka üretici firmalar, ürünü geliştirirken birçok araştırma yapıyor. Ama devletin ilgili kurumları, ruhsat vermek için tarafsız laboratuarlarca ürünlerin zararsız olduğunu kanıtlayacak araştırmalar istemiyor” diyor Prof. Dr. Cankat Tolunay.

Bazı kimyasallar kemik iliğine kadar etki ediyor

Durum ülkemizde de farklı değil. Bu yılın başında çıkarılan Kozmetik Yasası’na göre, firmaların ürünlerini piyasaya sürerken, ürün formüllerini Sağlık Bakanlığı’na göndermeleri yeterli. İçerikle ilgili başka herhangi bir çalışma istenmiyor. Ancak satılmakta olan bir ürünle ilgili şikayet geldiğinde, dosya incelenip, içerik gözden geçiriliyor. Ülkemizde konuya ilişkin hiçbir araştırma bulunmadığı için yine FDA tarafından ABD’de yapılan çalışmalara baktığımızda, tüketicilerin dörtte birinin kullandıkları ürün yüzünden, alerji, cilt kızarıklığı gibi sorunlar yaşadığını öğreniyoruz. Ne var ki, tüketiciler bu sorundan şikayetçi olmak yerine kullandıkları markayı değiştirmeyi tercih ediyor. Memorial Hastanesi dermatologlarından Dr. Ayfer Bankaoğlu, ülkemizdeki tüketicilerin de aynı şekilde davrandığını belirtiyor. “Hastalarımızın çoğu yanlış kozmetik kullandığı için ya da kozmetiğin içerdiği kimyasallardan kaynaklanan şikayetler nedeniyle bize başvuruyor. Piyasada bulunan birçok krem ve antiaging ürünü ciltte akne, siyah nokta, alerji hatta uçuk oluşumuna sebep oluyor.” Belki de bu belirtiler nedeniyle bir uzmana başvuranlar şanslı. “Çünkü asıl tehlike kan dolaşımına karışan, vücudun çalışma sistemini etkileyen ürünlerde” diyor Dr. Bankaoğlu. “Örneğin leke açıcı olarak kullanılan hidrosinonlar, kemik iliğine kadar inebiliyor ve ciddi kanserojen etkileri var. Yine alfa hidroksit asitlerin kansere neden olabileceği biliniyor. Oysa bu maddeler birçok bakım kreminin içinde bulunuyor.” Dr. Bankaoğlu’na göre de kozmetik ürünlerle ilgili en önemli problem denetimsizlik ve bilinçsiz tüketim. “Günümüzde marketten satın aldığınız her bakım ürününün içinde en az ilaçlarda olduğu kadar kimyasal bulunmakta. Ama ilaçlarla ilgili denetim ne kadar sıkı ve detaylıysa, kozmetiklerde de o kadar serbest. Ürünün piyasaya sunulmasına izin veren kurumların bünyesinde birçok uzmanın çalışması ve her dosyanın denetlenmesi gerekli.” Ürün üzerinde bulunan etiketlerin de yeterli olmadığını söyleyen Dr. Ayfer Bankaoğlu, “ambalajda ‘dermatolojik testten geçirilmiştir’ yazıyor, ama ne testi, ne kadar süreyle, kaç kişi üzerinde uygulandı, ne araştırıldı, hiçbir bilgi yok. Oysa her kozmetiğin de ilaç gibi bir prospektüsü olmalı. Ürünün etkileri ve yan etkileri tüketiciye anlaşılır bir dille anlatılmalı” diyor.

Kemoterapi ilacından tüy dökücü krem

EWG’nin Skindeep Raporu’nda, 2300 kişi arasında yapılan başka bir araştırmaya göre insanların günde ortalama 9 bakım ürünü kullandıkları belirtiliyor. Dolayısıyla vücudumuz, her gün, içinde şampuan ve saç kreminin de bulunduğu bu ürünlerin içindeki 126 kimyasalla etkileşime giriyor. Yine aynı araştırma, kadınların yüzde 25’inin, erkeklerin ise yüzde birinin en az 15 günlük bakım ürünü kullandığını gösteriyor. Ama bu ürünlerin içerdiği kimyasalların, vücutla uzun süreli etkileşiminde nasıl sonuçlar doğurabileceği meçhul.

Skindeep Raporu’na göre, kanser ve alerjiler dışında, bu kimyasalların çoğu, kısırlığa ve hatta tüketicilerin çocuklarında ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Raporda bu riskin ne kadar tehlikeli olabileceğini göz önüne seren bir de örneğe yer verilmiş. 16 yıl profesyonel mankenlik yapan Olivia James’in oğlunda görülen hypospadias hastalığına (idrar deliğinin normalden daha aşağıda olması) mankenin uzun yıllardır kullandığı tırnak cilası ve bakım kremindeki kimyasalların neden olduğu iddia ediliyor. İstanbul İl Kanser Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Uhri, bu sonuca ulaşmak için çok kapsamlı araştırmalar yürütülmesi gerektiğini belirtiyor. “Doğuma bağlı hastalıklara veya kansere sadece kullanılan kozmetiklerin neden olduğunu söylemek çok doğru olmaz. Çünkü, bu rahatsızlıklara yol açan başka birçok etken var. Literatürde bir kozmetik ürünün doğrudan kanserojen olduğunu gösteren herhangi bir araştırma mevcut değil. Ama şu da bir gerçek ki, kozmetiklerin içerdiği maddeler arasında vücuda zararlı birçok kimyasal var.” Doç. Dr. Uhri de kozmetik ürünlerin ilaçlarda olduğu gibi ciddi prosedüre tabi tutulması gerektiğini belirtiyor. Çünkü, günlük hayatımızda korkmadan kullandığımız bir çok ürünün yan etkileri, uzun vadede vücuda zarar verebilir. “Örneğin, kadınların hatta kız çocuklarının kullandığı tüy dökücü kremler. Bitki özlü olmayan bu ürünlerin tümünde kullanılan formül, bizim kanser tedavisinde kullandığımız ilaçların seyreltilmiş halidir. Yani hücre öldürücü kemoterapi ilaçlarıdır. Bu ürünleri bir kez kullandığınızda belki bir sorun yaşamazsınız. Ancak küçük yaşlardan itibaren düzenli olarak kullanıldığında, cilt hücrelerinde ne tür zararlara yol açabileceğini söylemek de imkansız. Bu nedenle, yakınlarıma bu ürünleri kullanmamalarını tavsiye ediyorum” diyor.

EWG’de görev alan bilim adamları da raporun sonunda tüketicileri kozmetik alışverişi yaparken daha dikkatli olmaya çağırıyor. Ayrıca, internetten ulaşabileceğiniz raporda, ilgili 7497 ürün ve 10500 kimyasalla ilgili çok detaylı bilgiler de mevcut. Siz de kullandığınız vücut şampuanı, yüz kremi ya da makyaj malzemesiyle ilgili dosya aralarına saklanmış bilgileri merak ediyorsanız, www.ewg.org adresini tıklayabilirsiniz.

Kozmetiklerdeki tehlikeli maddeler!

Coal tar: Uluslararası Kanser Araştırmaları Birliği’nin 2004 listesinde yer alan bu kimyasal, önemli kanserojenlerden biri olarak kabul ediliyor.
Benzyl violet 4B: Kimi ürün içeriklerinde sadece ‘violet 2’ olarak da yazılan madde de Uluslararası Kanser Araştırmaları Birliği’nden onaylı bir kanserojen. Raporda, bu kimyasalın tırnak kırılmalarını önleyen ojelerden, vücut kremine kadar 25 üründe kullanıldığı belirtiliyor.
Lead acetate: Bebek ve çocukların beyin gelişimine zarar verdiğine ilişkin çeşitli araştırma sonuçları olan bu kimyasal, ayrıca ABD Sağlık Bakanlığı Zehir Toksikoloji Programı’nda da yer verilen zehirli bir madde. Rapora göre 16 saç boyasının içeriğinde bulunuyor.
Progesterone: Çeşitli hayvan deneylerinin ardından kansere neden olabileceği tespit edilen bu kimyasalın, ayrıca üreme sistemine zarar verebileceği belirtiliyor. Menopoz kremleri ve saç koruyucu kremler olmak üzere toplam 23 ürünün içeriğinde mevcut.
Selenium sulfide: ABD Ulusal Toksikoloji Programı’na göre bu maddenin de kanserojen olduğu belirtiliyor.
Silica: Farklı formları ve türevleri kullanılsa da Silica ve Silica bazlı kimyasalların hepsi Uluslararası Kanser Araştırmaları Birliği’ne göre kanser riski taşıyor. EWG Raporu, her dokuz üründen birinde bu kimyasala rastlandığı belirtiliyor. Toplam 862 üründen 14’ünde kimyasal toz formunda yer almış. Oysa FDA araştırmalarına göre, bu kimyasalın toz halinde kullanılması akciğerler için çok zararlı.

Güzel görüneceğim derken saçlarımdan oldum!”

Kullandığı saç maskarası yüzünden saçları dökülen ve üretici firmaya dava açan Beril Karagülle anlatıyor: “Saçlarım her zaman çok uzun ve gürdü. Geçen yıl Osmanbey’de oldukça tanınmış bir parfümerideki görevlilerin de tavsiyesiyle, saç maskarası aldım. İlk kullanımdan sonra, kuaföre gittim. Saçlarımın boyanmasının ardından, maskarayı kullandığım bölgelerde şiddetli bir kaşıntı ve acı başladı. Elimi attığım saç köklerim, birden elimde kaldı. Üreticiye haber verdiğimizde, ‘saç boyasıyla birlikte kullanılınca böyle sonuçlar oluşabilir’ cevabını aldım. Oysa ne ürünün üstünde, ne de ambalajında hiçbir kullanım talimatı bulunmuyordu. Zaten ürünle ilgili gerekli ruhsat işlemlerine bile başlamadan, maskara piyasaya sunulmuş. Ben ürünün içeriğini, yan etkilerini, firma yazmadıktan sonra nereden bilebilirim ki? Firma hakkında kamu davası açıldı, ama hâlâ bir gelişme yok. Ürünün tahlil sonuçlarını bekliyoruz. Olan benim saçlarıma oldu, bir yıl ne zorluklarla ancak birkaç santim uzatabildim.”

17 yaşındaki Elif Toköz çok kozmetik ürün kullanmadığını söylüyor. Ama Elif’in annesi göz kreminden kaynaklanan alerji yüzünden büyük sıkıntı yaşamış.

İçeriğinde en az miktarda kimyasal olan ürünleri tercih ettiğini söyleyen Sevilay Kürelioğlu, Türkiye’de satılan ürünlerin çoğunda hiçbir açıklama olmadığından yakınıyor: “Hostes olduğum içim sık sık yurtdışına çıkıyorum. Avrupa’daki marketlerde artık deterjanların yanında bile açıklayıcı broşürler var. Buradaysa cilt bakım ürünlerinin hiçbirinde açıklayıcı bir bilgi bulunmuyor.”

Hiç yorum yok:

Template Design | Elque 2007