30 Ocak 2007 Salı

Küçülsün popolar




Tek bacakla köprü hareketi

Sol ayağınızın tabanı yere basacak şekilde sırt üstü yatıp, sol bacağınızı dizden kırın. Ellerinizi sağ dizinizin arkasında kenetleyin ve sol bacağınızı göğsünüze doğru çekin. Poponuzu sıkarak kalçanızı yerden birkaç santim yukarı kaldırın. Bunu yaparken, sağ bacağınız göğsünüze doğru çekili kalsın. 3''e kadar sayarak pozisyonu koruyun ve ardından kalçanızı tekrar yere bırakın. Aynı hareketi 10 kez tekrarladıktan sonra bacak değiştirin. Hareketi 12 kez rahatça yapabilir duruma geldiğinizde bir set daha yapın.

Çömelme hareketi

Bacaklarınız, ayak uçlarınız ileri bakacak şekilde kalça genişliğinde açın. Kollarınızı havada duracak şekilde öne doğru getirin. Bunu yaparken, sanki bir sandalyeye oturacakmışsınız gibi yavaşça dizlerinizden kırın. Dizleriniz, ayak parmaklarınızla aynı hizada olmalı, daha ileriye geçmemeli. 2''ye kadar sayıp aynı pozisyonda kalın. Hareketi 12 kez rahatça yapabilir duruma geldiğinizde bir set daha yapın.

Bacaklarınız kalça genişliğinde açık ayakta durun. Elleriniz kalçalarınızda, sağ bacağınızla geriye doğru bir adım atın. Bunu yaparken, sağ topuğunuz havada olsun.

Ağırlığınızı sol bacağınıza vererek çömelin. Ama diziniz dik ve ayak parmaklarınızı geçmeyecek vaziyette dursun. 3''e kadar sayıp kalkın. Aynı hareketi 8-12 kez tekrarladıktan sonra bacak
değiştirin. Hareketi 12 kez rahatça yapabilir duruma eldiğinizde bir set daha yapın.

Bacağınız kırık öne doğru hamle hareketi

Bacaklarınız kalça genişliğinde açık ayakta durun. Elleriniz kalçalarınızda, sağ bacağınızla geriye doğru bir adım atın. Bunu yaparken, sağ topuğunuz havada olsun. Ağırlığınızı sol bacağınıza vererek çömelin. Ama diziniz dik ve ayak parmaklarınızı geçmeyecek vaziyette dursun. 3''e kadar sayıp kalkın. Aynı hareketi 8-12 kez tekrarladıktan sonra bacak değiştirin. Hareketi 12 kez rahatça yapabilir duruma geldiğinizde bir set daha yapın.

Daha biçimli kalçalar için

Dişiliğin sembolü kalçalar için yapmanız gereken tek şey biraz zaman ayırmak ve gayret göstermek...

Küçük, dar ve sıkı kalçalar... Kadın vücudunun en çok ilgi çeken bölgelerinden olan kalçaların biçimli olması aslında bir hâyâl değil. Biraz özen, bakım ve egzersiz kalçalarınızın forma girmesinde ve seksi bir görünüm almasında son derece etkili olabiliyor. Dişiliğin sembolü kalçalar için yapmanız gereken tek şey biraz zaman ayırmak ve gayret göstermek.

Bildiğiniz gibi suyun sağlığımız üzerindeki yararları saymakla bitmiyor. Suyun cilt ve sindirim sistemi üzerinde olumlu etkileri olan suyu asla ihmal etmeyin. Günde 13 bardak su içmeyi alışkanlık haline getirin.

Sıkı ve biçimli kalçalara sahip olmak için bu bölgedeki kaslarınızı çalıştırmanız şart. Bunun için en ideal hareket şudur: Yere sırt üstü uzanarak kalçanızı 10 kere kaldırıp indirin. Daha sonra yukarıda 10 saniye kadar tutun. Bu hareketi 4 kez tekrarlayın. Bunun dışında yüzme, yürüyüş özellikle de bisiklete binmek de kalçalar için önerilen egzersizler arasında yer alıyor.

Masaj kalçalar için de çok yararlı. Piyasada satılan masaj aletleri ile yapabileceğiniz gibi suyla da masaj yapabilirsiniz. Özellikle soğuk suyun basıncı kalçalarınızın sıkılaşması için ideal.

Tuzdan ve çok tuzlu yiyeceklerden uzak durun.

Özellikle masa başında oturarak iş yapan kadınların büyük bölümünde alınan kilolar kalça bölgesine gidiyor ve zamanla dolgun kalçalar ortaya çıkıyor. Bu nedenle gün boyu hareketsiz kalmayın. Ofisiniz üst katlarda ise asansör yerine merdivenleri kullanın.

Yürüyebileceğiniz mesafeler için arabanıza ya da toplu taşıma araçlarına binmeyin.

Öpüşmenin cinsel birleşmede önemi

Cinsel birleşmenin başlangıç evresini oluşturan öpüşme, sanılanın aksine yeryüzünün tüm bölgelerine yayılmış bir uygulama değildir.

Öpüşme, sevişmenin önemli bir parçasıdır; günümüzde Batı uygarlığında cinsel oyunlar ile cinsel birleşme bağlamında vazgeçilmez bir yer tutmaktadır. Cinsel birleşmenin başlangıç evresini oluşturur. Öte yandan öpüşme, yeryüzünün tüm bölgelerinde hiç de sanıldığı kadar yaygın bir uygulama değildir.

Romalılar üç çeşit öpüşme üzerinde dururlardı. Yanaktan dostça öpüşmeye "osculum", dudaktan sevecenlikle öpüşmeye "basium", sevdalıların öpüşmesine ise "suavium" derlerdi. Bunlardan başka akla gelen farklı öpüşme türleri, selamlaşma öpüşmesi, şükran öpücüğü, dinsel anlamlı öpücük ve burun öpüşmesidir. Bunlar için gerçekten erotik anlam taşıyan türler, Romalıların "suavium" dedikleri ile burun öpüşmesidir. Bazı yazarlar erotik öpüşmenin kökeninde anne ile çocuk arasındaki öpüşmelerin bulunduğunu söylerler. Anne-çocuk ilişkisinde gerçekten de pek çok erotik yansıma bulunduğuna göre, insanoğlunun sevişme bağlamında bu tür temasa yönelmesinin kökeninde bu çocukluk yaşantısının varlığı doğal olarak kabul edilmelidir.

Diğer taraftan Hindu'ların "Islak bir öpücük, acele bir cinsel birleşmeden daha iyidir" atasözünün dünyanın pek çok yerinde anlam taşımadığı görülür. Bizim toplumumuzda bilinen öpüşmenin hiç bilinmediği bir çok toplum vardır. Bildiğimiz en gelişmiş biçimiyle cinsel öpüşme, Avrupa'da, Hindistan'da, Amerika'da ve bir takım dağınık insan topluluklarında, örneğin Kuzey Amerika'nın Kvakiutl kızılderililerinde, Trobriandalılarda görülür.

Buralarda da cinsel öpüşme bir kaç değişik biçimde uygulanır. En basit öpüşme, kişinin dudaklarını eşinin dudakları üzerine bastırmasıdır. Bastırma başlangıçta hafif olabilir, fakat öpüşme geliştikçe bastırma fazlalaşır. Bazı çiftler bu tür öpüşmeden daha ileri gitmezler. Oysa bu kadarıyla kaldığı sürece öpüşme, aşırı erotik duygular uyandıran bir aşk oyunu sayılamaz.

Kişinin dudaklarını eşinin dudakları üstüne bastırmasının belli bir haz sağladığı doğrudur. Fakat daha fazlası yani gerçek bir erotik heyecanlandırma olmaz. Öte yandan derin öpüşme, ya da bazı kültürlerde Fransız usulü öpüşme diye bilinen ve dilin de kullanıldığı öpüşme türü bu ilk öpüşmeye göre oldukça üstün uyarımların kaynağıdır.

Böyle öpüşürken eşler dilleriyle birbirlerinin ağızlarının içini keşfe çıkarlar, dudaklarını emerler ve dilleriyle dudakların iç kısımlarını okşarlar. Hatta bu öpüşme tarzının bir çeşitlemesi olarak eşlerinin dil ve dudaklarını hafifçe ısırabilirler de. Ağız içi bu gibi temaslara karşı son derece duyarlıdır. Bu yüzden yukarıda sayılan temas çeşitleri büyük erotik etki uyandırırlar. Hatta bazı kimselerde bu erotik uyarımlar öylesine güçlüdür ki, cinsel organlara doğrudan doğruya herhangi bir dokunma olmaksızın, sadece öpüşmeyle orgazm yaşayabilirler. Kaynak: hastarehberi.com

Kadınlarda Cinsel Sorunlar

Bir değerlendirme yapılırken kadınların cinsel istek konusunda farklı konumlarda...

1-Cinsel isteksizlik

Cinsel terapi kliniklerinde batılı ülkelerde ilk sırayı alan bu şikayet ülkemizde ikinci sırada yer almaktadır. Kadın cinselliğinin ve tatmininin pek de fazla önemsenmediği ülkemizde bu durum çok şaşırtıcı görünmemektedir. Bir grup kadın doğal bir biçimde (spontan) olarak cinselliğe karşı ilgisizdir ancak eşleri tarafından uyarıldıklarında uyarılır ve orgazm olabilirler. Diğer bir grup ise hem cinselliği başlatmaya hem de eşleri tarafından uyarılmaya karşı ilgisizdirler.

Bir değerlendirme yapılırken kadınların cinsel istek konusunda farklı konumlarda oldukları göz önüne alınmalıdır. Kimi kadınlar spontan sekse ilgi duymaz ve fantezileri yoktur, kimi ise daha isteklidir.

Ergenlik çağından beri ilgisizlik yaşayan grupta çoğunlukla erken yaşlardaki olumsuz deneyimler en sık nedenler gibi görünürken , belli bir zaman sonra ortaya çıkan isteksizliklerin çoğunlukla eşle yaşanan cinsellik dışı ilişkileri ile yakından bağlantılı olduğu düşünülür. Evde bütün ipleri elinde tutan erkeğe karşı belki de kadının tek silahı yataktaki isteksizliği olabilir. Çocuk doğumundan sonra ve depresyonla birlikte de de bu soruna sık rastlanır.

2-Yetersiz Cinsel Uyarılma:

Vajinal ıslanma ve şişme gibi normal fizyolojik tepkilerin gerçekleşmemesi ile karakterizedir. Cinsel olarak heyecan genellikle yoktur. Bu duruma cinsel isteksizlikte genellikle rastlanmaz. Çocuk doğumunu takiben, ve menopozdan sonra da uyarıma vajinanın verdiği yanıt bozulabilir.

3-Orgazm bozukluğu:

Bir kadının orgazm ile ilgili beklentileri bu konunun anlaşılması için temeldir. Bir kadın orgazm olmadan da cinsel aktiviteden zevk alabilir. Ya da başka bir kadının orgazm olduğunun bile farkında olmayabilir, ancak farklı beklentiler ortaya çıktığında sorunlar yaşanmaya başlanır. Örneğin medyada bir gecede 10 kez orgazm olan bir kadınla ilgili bir haber bazı kadınların beklentilerinin o günden sonra artmasına ve sorunların başlamasına neden olabilir.

Bazı kadınlar hiçbir şartta orgazm olamazken, bazıları cinsel ilişki ile orgazm olamayıp mastürbasyonla olabilirler.

Primer orgazm (ergenlikten beri) sorununa oldukça sık rastlanır. Çoğunlukla cinsellikle ilgili bilgisizlik olumsuz aile tutumu gibi sorunlardan kaynaklanır. Sonradan ortaya çıkan orgazm sorunları genellikle eşle cinsellik dışı ilişkinin olumsuzluğundan kaynaklanabilir.

4-Vajinismus (kadın cinsel organının kasılması ve girişe izin vermemesi):

Ülkemizde cinsel sorunla başvuran kadınların en büyük grubunu oluşturmaktadır. Bu sorunda cinsel birleşme ya imkansızdır ya da kasların spazmına bağlı olarak oldukça ağrılıdır. Spazm (aşırı kasılma) kadının kontrol edemeyeceği biçimde ağrılıdır. Bir çok kadın bu durumu ilişkiye başladıkları ilk birkaç seferde orta şiddette yaşar ancak çoğunluk ilişkiye izin vermeyecek biçimde ağırdır. Bu durum çoğunlukla primer yani ilk deneyimde başlar. İkincil olan yani sonradan ortaya çıkanlar doğum sonrası yırtıklar ya da enfeksiyonlara bağlı olarak nadiren başlayabilir.

Vajinusmuslu vakaların çoğunda vajinal girişe karşı aşırı bir korku vardır. Genellikle çoğu vaka vajinasının erkek organının girişine müsaade etmeyecek kadar küçük olduğunu hatta imkansız olduğunu düşünür. Çoğu arkadaştan teyzeden ya da başka kaynaklardan çeşitli öyküler duymuşlardır bunların en yaygın olanları, bazı çiftlerin kanlar içinde acile başvurmaları ya da kenetlenerek battaniyelerle acil servislere başvurmaları gibi gerçekdışı öykülerdir. Sebep nadiren sert yırtılmamış bir kızlık zarı olabilir. Giriş dışındaki cinsel aktivitelerden çoğunluk oldukça zevk alır ve çoğu ön sevişmeyle orgazm olabilir. Kadının korkularını bir süre sonra eşide paylaşmaya başlar ve eştede isteksizlik ya da ereksiyon sorunları yaşanabilir. Kliniğimize başvuranlar arasında 14 yıllık evli olup vajinusmus nedeniyle birleşememiş çiftlere bile rastlanmaktadır.

Terapiye yanıt çoğunlukla oldukça iyidir.

5-Ağrılı cinsel birleşme:

Hafif ya da orta derecede vajinusmus, uyarılma eksikliği,kist ve enfeksiyonlara bağlı ortaya çıkabilir. Organik nedene bağlı olanlar genellikle derin girişlerden kaynaklanırken , diğerleri çoğunlukla uyarılamamaya bağlı vajinal kuruluk, ve genişleme olmamasından kaynaklanır. Bu sorunu olanların bir kadın doğum uzmanı tarafından öncelikle değerlendirilmesi gerekir.

Cinsel fobiler: İzole olarak nadiren görülen bir sorundur. Çoğunlukla isteksizlik, ya da uyarılma sorunu ile beraber görülür. Fobi, meniye, penise, ya da ön sevişmeye karşı olabilir.

Cinsel fobiler, erken yaşlarda yaşanan kötü deneyim, tecavüz, enseste bağlı oluşmuş olabilir.

Bayanlara sağlıklı cinsel yaşam için özel öneriler

Uzmanlar daha mutlu cinsellik için neler tavsiye ediyorlar?

Bayanlara sağlıklı cinsel yaşam için özel öneriler
Uzmanlar daha mutlu cinsellik için neler tavsiye ediyorlar?

-Asla çok gerekmedikçe tampon kullanmayınız,ve gerekiyorsada 2-3 satten fazla vajinada tutmayınız.

- Denize ve havuza girerken tampon koyabilirsiniz vede koymanızı öneririz, ama 2-3 saati aşmamaya dikkat ediniz.

-Kokulu petler kullanmak, genital bölgeye deodorant, parfüm sürmek bölgenin normal dengesini bozar

-Günlük iç çamaşırınızı ağ kısmı pamuklu olanlardan seçmeniz en sağlıklı tercihtir.

-Yeni partnerle cinsel ilişkiye girildiğinde,mutlaka prezarvatif kullanmak gerekir. Çünkü cinsel ilişkide kadının hastalık kapma riski erkeğe göre çok çok fazladır.

-Genital bölgenin gereğinden fazla yıkanması temizlik değildir, o bölgedeki dengenin bozulmasını ve daha rahat mikrop kapmayı sağlar.

-Ağda, jilet gibi yöntemlerle temizlik sağlandığı düşünülebilir. Ancak alınarak açılan kıl kökleri genital bölgenin kolayca mikrop kapmaya elverişli hale gelmesine neden olur. Ayrıca uzun yıllar yapılan ağdalar nedeniyle kıl dönmeleri ve dış dudaklarda şekil bozuklukları oluşmaktadır. Bu nedenle gereken yerlerde makas veya makinayla tüylerin kısaltılması genital bölge için en sağlıklı temizlik yöntemidir.

-Bayanların en büyük sorunlarından biri de tuvaletten mikrop kapma korkusudur. Bilinenin aksine kalçaların nereye değdiği önemli değildir. Önemli olan idrar yapılırken alttan sıçrayan suyun genital bölgeye gelmesidir. Bunun için de hangi tür tuvalette ve nerede olursanız olun alttan sıçramayı önlemek için suyun üzerine tuvalet kağıdı koyarak mikrop kapmaktan korunabilirsiniz.

-Erkeklerin hissiz, sadece seks düşünen kişiler olduklarını düşünerek bunalıma girmeyin ve onları oldukları gibi kabul edin. Hormonal ve fiziki durumundan dolayı partnerinizi suçlamayın. Aranızda olan sorunları partnerinizle seks yapmayarak, onu cezalandırarak çözemezsiniz. Onu cinsel yönden rahatlatmadan bırakmayın, yoksa bir rahatlatan mutlaka çıkar!!! Aksine bir davranışta onu kendinizden uzaklaştırır ve sorunları iyice çözümsüz hale getirirerek mutsuz olur ve mutsuz edersiniz.

-Kadın olmak özelliktir, siz özelsiniz, bununla gurur duyun, kendinizden, bedeninizden ve cinsel isteklerinizden utanmayın, ve unutmayınız ki etrafınızdaki herkes cinsellik sonucunda dünyaya gelmiştir. Kadın olmakla gurur duyun, siz kendinizi nasıl hissederseniz başkalarıda sizi öyle görecektir.

-Düzenli olarak jinekolojik muayenenizi yaptırın. İdeali şikayetiniz olmasa dahi 6 ayda bir muayene olmaktır. Ayrıca erken teşhis ve tedavi için çok önemli olan pap smear (rahim ağzı kanseri için kontrol testi) testinizi ve göğüs kanseri için gerekli olan muayenenizi yaptırmayı ihmal etmeyin.

-Doktorunuzun öğrettiği şekilde iki adet dönemi arasında kendiniz de göğüs muayenenizi yapınız. Unutmayın erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.

-Başkalarının, etrafınızdaki insanların değil doktorunuzun dediklerine ve önerdiklerine uyun. Çünkü her insanın bünyesi farklıdır ve bir insanda sonuç alınabilen bir tedavi yada yöntem bir başka insanda zarar verebilir.

-En ufak sıkıntınızda doktora danışmaktan çekinmeyin,hastalıktan değil geç kalmaktan korkun.

-Eğer doktorunuz uygun görüp vermişse ilaç kullanmaktan korkmayın ve önerilen şekilde düzgün kullanın, kendinize göre değiştirmeyin, fayda almaktan çok zarar görürsünüz.

-Bayan olarak yaşadığınız veya çevreniz tarafından size yaşatılan sıkıntı ve sorunları ve hissettiklerinizi unutmayınız ve yaşadığınız sorunları kızlarınızın da yaşamaması için onları anlayıp destek olunuz, bilgilendiriniz, yaşanıp geçen çabuk unutulur çünkü.
Kaynak: Mutlu İnsan

Çocuğunuzu kitapla tanıştırın

Başlangıçta etrafındaki dünyayı ve insanları, annesinin aracılığı ile tanımaya çalışan çocuk, daha sonra bu tanıma işini kendi duyu organları ile gerçekleştirmeye girişir. Bir süre sonra artık yalnızca kendi duyu organları da çocuğun çok karmaşık olan dış dünyayı tanıması ve anlaması için yeterli olmamaya başlar. Bu yüzden çocuk, çevresinde bulabildiği tüm araçları bu yolda kullanır. Etrafındaki insanların konuşmaları, kullanma alanına giren her türlü basılı malzeme (dergi, gazete, kitap), radyo, televizyon, video, sinema vb. çağdaş teknolojinin sağladığı tüm araçlar çocuğun yaşadığı dünya hakkındaki bilgilerini arttırmak, düşünce ufuklarını genişletmek için hizmete sunulmuş olan araçlardır.

Çağlar boyu insan topluluklarının ilgisini çeken, içerdiği konularla insanları etkileyen ve etkilemekte de devam edecek en etkin araçlardan biri olan kitap, doğal bir malzeme olmadığı halde, çocuğun çok erkenden dikkatini çekebilen eşya ve malzeme arasında önemli bir yer tutmaktadır.

Genellikle okul öncesi yıllar diye tanımlanan 0-5 yaş döneminde çocuklar günün büyük bir bölümünü yetişkinle birlikte, tek başlarına veya diğer çocuklarla birlikte oynayarak geçirirler. Çevrede gördükleri, elleyip dokunabildikleri her nesne onlar için bir oyun gereci sayılabilir. Bu gereç bazen bir bebek, bazen bir top veya tencere, bazen de annesi ile birlikte sayfalarını çevirip içindeki renkli resimlere baktığı kitaptır.
Yapılan araştırmalar genellikle, çocuğun okumaya ilgi duymasında aile ortamının büyük etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Evde hiç kitabı olmayan, anne ve babanın herhangi bir şey okduğunu görme olanağını bulamayan, okula gelinceye dek kitaba veya bir dergiye do-kunabilme, sayfalarını çevirip resimlerine bakabilme fırsatını bulamamış, kısacası kitap ve okumanın içinde yer almadığı bir ev ortamında büyüyen çocuğun, ilgi duyduğu nesne ve konular arasına kitap ve okumanın girmesi oldukça güçtür. Bu konuda, ailenin kitabı kullanma ve okuma alışkanlığının yanında dikkati çeken bir başka husus da, ailenin kendisi yeterli imkana sahip olmasa da kitaba ve okumaya değer vermesidir. Pek çok araştırma, anne babanın okumayı hayatının bir parçası haline getirmiş olması kadar olmasa da okula, kitaba, okumaya karşı olumlu tavrının çocuğun okumaya ilgi duymasında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Sık sık sözü edilen "bilgi toplumu" olmanın ve bu toplumun aktif bir üyesi olabilmenin birinci şartının okuma yazma bilmek olduğunun bilincinde olan bir aile kendisi için sağlanamayan imkanları, çocukları için hazırlamanın da yollarını arayacaktır.

Emzirmek yaraları hızlı iyileştiriyor

Emzirmenin, doğum sırasında annede oluşan yaraların daha hızlı iyileşmesini sağladığı belirtildi. İyileşme sürecinde hormonların rol oynadığı tahmin ediliyor.

Doğum sırasında ve emzirme döneminde seviyesi yükselen prolaktin hormonu, bağışıklık sistemi hücrelerinin üretimini artırıyor. Oxytocin hormonu da yara iyileşme sürecine olumsuz etki eden stres hormonlarının miktarını azaltıyor.

ABD’deki Ohio Üniversitesi’nde görevli Courtney DeVries ve ekibinin, sıçanlar üzerinde yaptığı araştırma, New Orleans’da düzenlenen Nörobilim Birliği’nin yıllık toplantısında açıklandı. Doğum yapan sıçanların boyunlarını yaralayan bilim adamları, hayvanların yarısını yavrusundan ayırdı, diğer yarısının da yavrularını emzirmesine izin verdi. Emziren sıçanların yaralarının, diğerlerine göre çok daha çabuk iyileştiğini tespit eden bilim adamları, iyileşme sürecinde hormonların rol oynadığını tahmin ediyorlar.

Prolaktin ve oxytocin hormonlarının seviyesinin doğum sırasında yükseldiğini ve süt üretimiyle birlikte yüksek kaldığını belirten bilim adamları, prolaktinin, yaraların iyileşmesini hızlandıran bağışıklık sistemi hücrelerinin üretimini artırdığını, oxytocinin de, yara iyileşme sürecine olumsuz etki eden stres hormonlarının miktarını azalttığını kaydettiler.

Bundan sonra, emziren annelerin de yaralarının daha hızlı iyileşip iyileşmediğini araştıracaklarını söyleyen DeVries, sadece sezaryenle doğum yapan annelerin değil normal doğum yapanların da yaralandığını kaydetti.
AA

Anne olmayı ertelemeyin

Annelik her kadının tatmak istediği bir duygu. Fakat yoğun iş hayatı ve kadınların sorumluluklarının hızlı artışı ileri yaşta anne olmayı beraberinde getiriyor.

Ancak ileri yaşlarda anne olmanın bazı dezavantajları olduğunu unutmamak gerekiyor.

Birçok kadın ileri yaşlarda anne olmayı tercih ediyor. Özellikle çalışan kadınlar arasında ileri yaşta anne olmak giderek yaygınlaşıyor. Ancak yaş ilerledikçe risklerin arttığı da bilinen bir gerçek. Zaten riskli gebelik dendiğinde ilk akla gelenrisk faktörlerinden birisi ileri yaş. Bu hamileliklerde Down Sendromu (Mongolizm) başta olmak üzere bazı kromozomal bozuklukların görülme sıklığında önemli artışlar gözleniyor. Öte yandan artan yaş ile birlikte anne adayında hipertansiyon, şeker hastalıkları gibi sistemik hastalıkların görülme sıklığında da bir artış var. İşte bu nedenlerden dolayı ileri yaş gebelikleri yüksek riskli gebelikler olarak kabul ediliyor. Acıbadem Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Sorumlusu Doç. Dr. Tolga Ergin “Anne olmak için 20 ile 35 yaşlar arası en uygun dönem gibi görünmektedir. Gebeliğinde 35 yaş ve üstünde olan anne adayları, ileri anne yaşı grubuna girmektedirler.” diyor.

ANNEYİ BEKLEYEN RİSKLER
Bilim alanında yaşanan gelişmeler sonucu yardımcı üreme teknikleri ile hamile kalan kadın sayısında büyük bir artış var. Yıllarca hamile kalamamış pek çok kadın bu yolla hamile kalmanın mutluluğunu yaşıyor. Bunun doğal sonucu olarak ileri yaş gebelikleri daha çok görülüyor. Öte yandan kadınların sosyal ve iş yaşantısında giderek artan rollerinin evlenme ve anne olma yaşını ilerilere çektiği bir gerçek. İşte bu açıdan her geçen yıl bir öncesine oranla daha fazla sayıda ileri yaş gebeliği yaşanıyor. Doç. Dr. Ergin ileri yaş gebeliklerin anne adayları açısından birtakım riskler taşıdığını belirterek konuyla ilgili şunları söylüyor: “İleri anne yaşı olan gebelerde gebeliğe bağlı hipertansiyon, şeker hastalığı, peripartum kardiyomyopati (doğum öncesi ve sonrası dönemde gelişebilen kalp yetmezliği ), doğum sonrası kanamalar , plasental anormallikler, erken doğum, ölü doğum ve artmış sezaryen oranı dikkati çeken başlıca problemler arasındadır. Anne yaşının artmasıyla gebelikte diğer sistemik hastalıklar olma şansı da artmaktadır. Ancak ileri yaşta olmasına rağmen, genel sağlık durumu normal olan hastalarda bu risk minimale indirilebilir.”

BEBEĞİ BEKLEYEN RİSKLER
İleri yaşta anne olmak sadece hamileler açısından değil bebekler açısından da riskler taşıyor. Doç. Dr. Ergin bu riskleri şöyle anlatıyor: “35 yaşın üzerinde oluşan gebeliklerde ortaya çıkan önemi sorunlardan biri de artmış kromozom anormalliği olasılığıdır. Bunlar arasında Down sendromu (mongolizm) önemli bir yer tutar. Annede oluşan gebeliğe bağlı hastalıklar, gebeliğe bağlı hipertansiyon ,şeker hastalığı ve plasental anormallikler nedeniyle bebeğin erken doğurtulduğu durumlarda bebek erken doğumdan kaynaklanan risklere maruz kalmaktadır.”

ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Her ne kadar ileri gebelikler daha çok risk taşısa da bu konuda alınabilecek tedbirler mevcut. İleri anne yaşında bebekte oluşabilecek kromozom anormalliklerini tespit etmek amacıyla prenatal tanı yöntemlerinden olan, amniyosentez ve koryon villus biyopsisi (CVS) etkin olarak kullanılıyor. Doç. Dr. Ergin “Bu hastalar ileri yaş gebeliklerinde oluşabilecek problemler veya gebelik öncesi var olan hastalıklar yönünden yakından izlenmelidirler.”diyor.
AA

Seksiliğinizi öne çıkarın

Odadan çıkarken size bakıldığını hissedip, döner ve odadaki erkeklerin poponuzu seyretmesini engeller misiniz? Seksi bir kadına hiç yakışmayan bu tür davranışlarınızı tedavi etme zamanı geldi. Bu yazıyı okuduktan sonra özgüven eksikliğinizden eser kalmayacağını ve seksapelinizin patlamaya hazır bir bombaya dönüşeceğini söylesek inanır mısınız? Hayır diyorsanız, siz yazımızdan yüzde yüz yararlanacak kişisiniz demektir. Hayatta önemli olan şey imajdır, unutmayın. "Kafanızdaki kendinizle ilgili olumsuzlukları silip, en ufak hatanızı eleştirmekten vazgeçerseniz, dünyada eşi bulunmaz ve müthiş bir yaratık olduğunuzu anlayacak ve iç mutluluğunuzu bulma konusunda dev bir adım atmış olacaksınız" diyor psikolog doktor Susan ]effers, "Hayat Müthiştir" adlı kitabında. Şok edici gerçek şu: Bunları elde etmek çok çok kolay. Özgüven rehberiniz işte şimdi elinizde. Size bakmasından zevk alın Erkekler sizi seyrettiğinde rahatsız mı olursunuz, yoksa bundan zevk mi alırsınız? Evin içinde temizlik yaparken bile sevgiliniz tarafından seyredilmek size mutluluk vermeli.

Asla aklınıza "Acaba nasıl görünüyorum?" sorusu gelmemeli. Şunu daima hatırlayın: Erkekler sizin belli bir yerinize bakmaz ki, o yerin kusurunu bulsunlar, onlar toplam değerlendirme yapar ve ayrıca beğenmedikleri şeye asla bakmazlar. Yani sizi seyrediyorlarsa, beğendikleri için seyrediyorlardır.

Kendinizi olumsuz eleştirme mekanizmasını yok edin

“Göbeğim var, popom büyük, burnum çirkin" gibi çeşitli olumsuz düşünceler beynimizi kemirir durur. Şimdi, şu an itibariyle bu cümleleri kullanmayı kendinize yasaklayın. Birçok kadın bunu yapar, kendi hakkındaki önyargılarını baz alarak, kendisi hakkında olumsuz cümleler kurar. Özellikle vücudunuzla ilgili özgüvene ulaşmak istiyorsanız, kafanızdaki bu eleştirel mekanizmayı yok etmelisiniz.

Vücudunuzla ilgili, espri yapmak için bile dalga geçmeyin.

Gerçek olmayan şeyler bile gerçek gibi kafanıza yerleşebilir. "Bu hızla gidersem,yakında balon gibi görünen göğüslerime yeni bir beden kat edilmesi gerekecek" türü espriler özsaygınızı yitirmenize yol açar.

Aklınıza kendinizle ilgili olumsuz değerlendirmeler gelince, kendiniz için avukatlık yapın.

"Çok kilo aldım" diye düşündüğünüzde, "Bununla ilgili herhangi bir delil var mı?"diye kendi kendinize sorun. "Bütün eski kıyafetlerimi değiştirip, bir iki beden büyük kıyafetler mi aldım?" diye devam edin. Bu sorunların cevabı negatifse, endişelenmenize gerek yok.

Doğru söyleyenleri dinleyin.

Emin olmadan konuşanlar sizi aldatabilir. Siz de emin olmadan kendi kendinize konuşursanız aldanabilirsiniz. Emin olmama durumu genelde hayatınızın bazı alanlarıyla ilgili güçsüz hissetmekten kaynaklanır. Belki sevgilinizle olan bir probleminizden dolayı, belki de işteki sorunlardan dolayı kızgınsınız. Kötü ruh halinizin gerçek kaynağını saptayın ki, sorunu atlatmak daha kolay olsun.

Güzel fotoğraflarınıza bakın

İnsan, kendini kötü hissettiği zamanlarda, güzel göründüğü fotoğraflarına bakarlar. Bu, bir şekilde insanlara moral verir. Kendini güzel görmek, moral vermesinin yanı sıra insanın yeniden kendine güvenmesini sağlar.

Çıplak takılın

Banyoda geçirdiğiniz zamanı uzatın. Vücudunuzun çıplak görüntüsüne ne kadar alışırsanız, başkası tarafından seyredilince o kadar rahat edersiniz. Yapmanız gerekenler: Çıplak uyuyun, çıplak televizyon seyredin, banyodan çıktığınızda, havluyu belinize dolayacağınıza başınıza dolayın.

Kendinize yeni bir yürüyüş yaratın

Yürürken kendinize güvendiğinizi belli etmelisiniz. ‘İşte ben buyum’ der gibi dimdik ve emin yürümeniz lazım. Yürürken duruşunuz çok önemli. Omuzlarınız geride, başınız dik, çeneniz ileride olmalı. Yürürken bacaklarınızın birini diğerinin önüne atın. Ve asla acele etmeyin."Acele etmek için fazlasıyla seksiyim" mesajını verin.

Flört edin

Kendinizi kötü hissettiren bir toplulukta olduğunuzda, bir köşeye çekilip, kendinizle baş başa kalmak yerine, ortamdaki erkeklerle flört edin. Flört etmek özgüveninizi yerine getirir. Flört ettiğiniz kişi bir de cevap verirse, daha fazla özgüven kazanırsınız.

Kendinizi kimseyle kıyaslamayın

Genetik yapınıza kızıp, neden top modeller gibi bir vücuda sahip olmadığınıza kızmak boş u boşuna zaman kaybı. Bu davranış size hiçbir şey getirmeyeceği gibi, kendinizi kötü hissetmenize yol açar. Başka kadınlara bakıp onların neden sizden daha güzel olduklarını düşünmeniz gereksiz. Kimse dört dörtlük değildir. Sorsanız, o kadınların da kendileriyle ilgili beğenmedikleri tarafları vardır. Siz siz olun, zaaflarınızdan çok, güçlü noktalarınızla meşgul olun.

Seksi taraflarınıza yoğunlaşın

Son derece yakışıklı ve başarılı insanların çoğunun yanında kim olduğuna bakın. Hayat partnerleri dört dörtlük olmaktan hayli uzak birileridir genelde. Neden mi? Çünkü erkeklerin çoğu top model görünüşünde bir sevgili aramazlar. Son derece güzel olmasa bile seksi diye tanımlanan kadınların tarzına bakın, sizde hiçbir eksiklik olmadığını anlayacaksınız.

Bu veya şu olmasaydı

Kadınların çoğu, daha zayıf olup, daha uzun bacaklara sahip olsalardı hayatlarının değişeceğini sanıyorlar. Halbuki durum böyle değil. O şekilde olsaydınız, mutlaka başka bir şeyinizin değişmesini dilerdiniz. Bu zincir asla durmaz çünkü sorun onlar değil, sizin düşünme tarzınız. Kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek zorundasınız, başka alternatifiniz yok. Başka bir kadının özelliklerini düşünmeye başladığınızda, kendi iyi özelliklerinizi düşünün.

Başkalarına kendinize gösterdiğinizden daha fazla tolerans göstermeyin

Kendinize gelince acımasız olup, başkalarına niye toleranslı davranıyorsunuz ki? Değerlendirmenin eşit olması için, herkese aynı gözle bakmanız lazım. Onlara baktığınız gibi kendinize de bakarsanız, aslında hiç de fena özelliklere sahip olmadığınızı göreceksiniz.

Negatif tepki aramayın

Sistem şu şekilde işliyor: "Bu ayakkabılar ayaklarımı kocaman gösteriyor, değil mi?" veya "Beyaz pantolonlar popomu kocaman gösterir" gibi cümleler. İnsanlardan illa ki negatif görüş istiyorsunuz ve bazen onu alıyorsunuz da. Belki alçak gönüllü görünmek istiyorsunuz, ama aslında bunlar özsaygı eksikliğini gösterir. Yaptığınız tek şey sağlıklı olmayan düşünceleri beyninize yerleştirmektir ve bu da iyi bir şey değildir.

Sıkıcı olmayın

Bu tür cümleler söyleyip, insanlardan "Ah, ne alakası var, çok iyi görünüyorsun?" demelerini bekliyorsanız, hata yapıyorsunuz. Onların bundan sıkıntı duyduklarını fark etmiyor musunuz? Belki inanmayacaksınız, ama güvensizliklerinizi sürekli afişe ederseniz, insanlar sonunda sizi samimiyetsiz bulurlar.

İltifatları kabul etmeye çalışın

İltifat eden, yatakta sevgiliniz veya işyerinizde kıyafetinizi beğenen bir iş arkadaşınız olabilir. Kim olursa olsun, iltifat ne ortamda yapılırsa yapılsın, onu samimi görmeye çalışın. Teşekkür edin ve bunu beyninize yerleştirin. Alınan iltifatlar iyi birer özgüven kaynağıdır.

İnanana kadar taklit edin

Oyuncuların rollerini tekrar ede ede sonunda oynadıkları karakterle özdeşleştiğini duydunuz mu? Yeterince özgüven sahibi olmasanız da, daima özgüven sahibi, seksi biri rolünü oynarsanız, en sonunda bunu gerçekten başarırsınız. Özgüven sahibi birini oynayın, zamanla rol olmaktan çıkıp, gerçeğe dönüşecektir.

Asla rahatsız olmayın

Saçlarınızla oynamayın, tırnaklarınızı yemeyin, ağırlığınızı bir bacağınızdan diğerine taşıyıp durmayın: Bunların hepsi rahatsız olduğunuzu gösterir.

Alanınızı belirleyin

Vücut dilinizle özgüven gösterirseniz, insanlar size daha farklı yaklaşacaktır. Duruma ne kadar hakim olursanız, insanlar size o kadar olumlu yaklaşır. Yani, omuzlar arkaya, çene yukarı, dimdik önünüze bakın!

Rahat kıyafetler seçin

Daracık jeanlere kendinizi zorla sığdırarak, daha mı zayıf göründüğünüzü düşünüyorsunuz? Asla! Çünkü pantolon sizi sıkıyor ve aklınızdan "Ben bir balina kadar şişmanım" düşüncesinin çıkmasına izin vermiyor. Siz siz olun, bir pazar gününü kendinize ayırın ve hangi kıyafetlerin size daha çok yakıştığını tespit edin. Rahat davranabildiğiniz kıyafetler seçerseniz, kendinizi daha iyi hissedersiniz.

Seksi iç çamaşırları kullanın

"Teninizin üzerine giydiğiniz çamaşırlar ruh halinizi fazlasıyla etkiler. Özel günler için sakladığınız çamaşırları günlük kullanmaya başlayın. Kendinizi daha seksi, daha baştan çıkarıcı hissedeceksiniz

Sizin için çıldırsın

Sevgilinizi seviyorsunuz ve yıllarınızı onunla geçirmek istiyorsunuz. O da size tutkuyla bağlı. Sonsuza dek sürmesini istediğiniz ilişkinizi her zaman canlı tutmak istemez misiniz? Sizin için derlediğimiz kurallarla ilk günkü romantizmi yaşayın.Size hayranlık besleyen, saygı duyan sevgi dolu adamın, size ilk günkü gibi bakmasını ve arzulamasını istemez misiniz? O halde dinleyin, iyi haberlerimiz var: Erkeklerin kadınlara karşı ilgisinin zaman içerisinde azalarak kaybolduğuna genel kanının aksine uzmanlar, erkeklerin uzun süreli ilişkilerine fiziksel olarak bağımlı olduklarını söylemekteler. Uzmanların dikkat çekmek istedikleri bir diğer nokta ise; kadınların stratejik hamlelerle erkeklerini kendilerine bağlayan içgüdüyü uyararak, bu ilişkinin sürekliliği sağlayabilecekleri. Unutmayın kıvılcımı canlı tutmak elinizde. İsmini fısıldayın Dudaklarınızdan dökülen ismini duyduğunda hissedecekleriyle, şirin gibi gözüken takma isimlerle çağırıldığında hissedeceklerini karşılaştırmak tabii ki anlamsızdır. Unutulmamalı ki sadece adını duyması bile afrodizyak bir etkiye sahip. Erkekler için isimlerini duymak kadınlarının, sadece onları düşündüğünün bir kanıtıdır

Ayrıca erkeklerin bunu duymaya ihtiyacı vardır. Bu sayede kadınlarının tek sahibi olduklarını düşünürler. Onu sevdiğinizi ve onunla mutlu olduğunuzu belirtmek için fırsat buldukça adını söyleyin. Özellikle tutkulu bir sevişme sırasında adını fısıldayarak erkeğinizi delirtmeyi başarabilirsiniz.

Memnuniyet

Seks ima eden bir mesaj ya da e-posta göndererek, erkeğinizin hayal gücünü harekete geçirin.

Dokunun

Anahtarları bahane ederek elinizi usulca cebine sokun... Önemli olan anahtar değil mutlaka, beklenmedik andaki dokunuşun gücü. Bu kaçamak dokunuşla erkeğiniz uyarılacak ve nerede olursanız olun, hiç fark etmez, sizinle sevişmek için çıldıracaktır. Unutmamalısınız ki sinir sistemini hazırlıksız yakalayarak onu etkilemek, erkeğinizin arzuyla dolmasını ve şehvetli seks hayatınızın asla son bulmamasını sağlayacaktır. Günlük işlere koştururken ya da baş başa olmadığınız ortamlarda gizlice dokunarak erkeğinizi çıldırtın ve seks hayatınıza yenilik getirin.

Gizemli olun

Gizemli insanlar bulundukları her ortamda dikkat çekerler. Erkekler kadınlar kadar detaycı değillerdir, konuların ana hatlarıyla ilgilenirler. Aranızdaki bağ nasıl olursa olsun size hayatlarına dair fazla bir şey anlatmamalarının sebebi budur. Şunu aklınızdan çıkarmayın ki, gereksiz konuşarak hem karşınızdakini sıkabilir hem de size karşı beslediği hisleri olumsuz yönde etkileyebilirsiniz. Bu yüzden konuşmanızın ana hatlarını önceden düşünün ve gereksiz detaylardan kurtulun. Hayatınıza dair ne kadar az şey anlatırsanız o kadar merak uyandırırsınız ve bu sayede ilgisi hep canlı kalır.

Değişiklikler yapın

Monotonluk hayatı sıkıcı kıldığı kadar ilişkinizi de çıkmaza sürükleyebilir. Saç şeklinizde yapacağınız bir değişiklik ya da alacağınız yeni bir iç çamaşırı sevgilinizi heyecanlandırmaya yetebilir. Çoğunlukla pantolon giymeyi tercih ediyorsanız bir geceliğine mini etek giyin ve yüksek topuklu ayakkabılarınızla aklını başından alın.

Gururunu okşayın

Erkekler her ne kadar kadınlar gibi ilgi istediklerini belli etmeseler de egoları buna ihtiyaç duyar. Sizden duyacağı sevgi dolu bir iltifatla kendini daha iyi hissedeceğini unutmayın. Başarılarıyla gurur duyun ve ona karşı hissettiklerinizi ifade etmekten çekinmeyin. Hayatın hızla geçtiğini göz ardı etmeyin ve varlığıyla sizi dünyadaki en mutlu kadın yapan erkeğinizi şımartın.

Sürprizler

Her fırsatta küçük sürprizler hazırlayarak onu şaşırtın ve sizi keşfetmesini sağlayın.

Tanıştığınız günü hatırlatın

En güçlü duyularımızdan biri olan koklama aynı zamanda en ilkel güdülerimizdendir. Karşılaştığınız günü ve nasıl koktuğunuzu hatırlayın. Ona küçük bir sürpriz hazırlayın. O günkü gibi görünerek ve kokarak sevgilinizi yıllar öncesine götürün ve hafızasına o anların tutkularını hatırlatın.

Onu kıskandırın

Sizin başkaları tarafından arzulandığınızı görmek ve bilmek erkeğinizin sizi daha çok arzuladığını fark etmesine neden olur. Diğer erkeklerle rekabet etmek zorunda kalacağı bir hayat yaşayın. Arkadaşlarınızla ve yabancılarla zaman geçirin. Onu aldatın demiyoruz ama onsuz da eğlenip hayatın tadını çıkarın. Erkeğiniz ne yaptığınızı merak edecek ve sizin gibi bir sevgiliye sahip olduğu için kendini şanslı hissedecektir

Yatakta özgür olun

Bütün bunları özel sohbetlerinizde mutlaka konuşun. Unutmayın, seks yaşamın önemli bir parçası ve bunu çiftler ancak birlikte anlamlı hale getirebilirler. Gittikçe cinselliğin daha az yaşandığı bir hayata doğru gidiyoruz. İş yaşamı, ekonomik sorunlar, stresler, hayat kaygıları cinselliği daha alt sıralara itiyor.. Yatakta, "tak fişi bitir işi" yöntemiyle kısa anlara sığdırılıyor sevişmeler. Erkek, orgazmını yaşıyor. Kadın ise orgazm taklidi yapıp çekiliyor kenara. Oysa cinsellik, insan yaşamında çok önemli bir yere sahip. Beraberliklerde çiftler, birbirlerine ait olma duygularını cinsellikle birlikte pekiştiriyorlar. Sadece bu da değil, doyumlu bir seks hayatı, insanı her alanda motive ediyor, pozitif etkiler yaratıyor. Bakın, bir kadın bu duygularını nasıl anlatıyor: "Mükemmel bir seks hayatım var. Eşim son derece anlayışlı. Kesinlikle sınırlarımız yok. Canımız nasıl istiyorsa öyle sevişiyoruz ve mümkün olduğunca kalıplardan kurtulmaya çalışıyoruz. 'Yatak odası' diye bir takıntımız yok.

Evin her yerini aşk köşesi haline getirebiliyoruz istersek. Bu konuda kendi bildiklerimizle kalmıyor kitaplar okuyoruz. Yaklaşık üç yıldır da, "yumuşak sevişme" olarak biline Taocu seksle ilgileniyoruz. Eşim saatlerce boşalmıyor. Ben de alabildiğince doyuma ulaşıyorum. Bu doyum, benim iş hayatımda da çok olumlu izler bırakıyor. Eşim için de öyle. O da işyerinde başarılı bir yönetici. Bizim yaşam biçimimiz bu." İşte cinsel doyum yaşayan bir kadının yaşama pozitif bakışı. Bu gerçekten çok önemli.

Sorunlu çiftler, bunun önemini kavrarlarsa eğer, onların da başarmaması mümkün değil. Aslında, önemli olan istek. İstersek nelerin üstesinden gelmeyiz ki! Daha da önemlisi, sekse yaşamda tanıdığımız yer. O, yaşamda en alt sıralarda değil, hak ettiği yerde olmalı. Ne var ki, bir çok kadın bu konuda tutuk. Cinsel yaşamlarında "konsantre" sağlayamadıklarından ve her zaman sekse hazır olamadıklarından yakınan çok kadın var. Peki, ne zaman sekse hazır oluruz? Eşimiz hazır değilse ne yapmalıyız? Yatakta "görev gibi" yaşanılan bir ilişkiden hoşlanmıyorsak eşimizi nasıl değiştirebiliriz? Seks ritüelleri Gerçekten de cinselliğe hazır değilsek hepsi boş. Eğer biz istiyorsak ve eşimizde ya da sevgilimizde de bu isteği yaratabiliyorsak yaşanan beraberlik anlamlı olur. Erkek partnerler genellikle sekse her zaman hazırdır!

Ama kadınlar niye böyle değil? İsterseniz bir kadının, mimar C.'nin ağzından bunları dinleyelim. Genç kadın sorunlarını şu cümlelerle aktarıyor: "4 yıllık evliyim. Cinsellik benim için önemli ancak bunun için çok özel ortamlara ihtiyaç duyuyorum. Mutlaka mumlar yakılmalı yatak odamda.. Etrafta tahrik edici kokular olmalı . Ve romantik bir müzik çalınmalı o anda. Bu ortamı zaten sekse hazır olduğumda yaratıyorum. Fakat kocam için bu ritüeller pek önem taşımıyor.

O istekli olunca derhal beni soymaya başlıyor. Ben de onunla o an, zevk alıyorum fakat genellikle orgazma ulaşamıyorum. Eşim sevişme sonrası bunun için özür diliyor. Yeniden başlıyoruz fakat, artık benim konsantrem sona ermiş oluyor." İşte çarpıcı bir örnek. C. gibi bir çok kadın sevişme ortamının mutlaka özel ambianslarla donatılmasını istiyor. Zaten cinsellik dizimizin başında da söz etmiştik, kadın-erkek farklılıklarından. Kadınlar seksi bütün benlikleriyle yaşıyor. Ruhuyla, bedeniyle... Erkek ise o an, "fiziksel" olarak hazırsa startı verebiliyor. Orgazmını sorunsuz olarak yaşıyor. Kadın hazırlıksız yakalanmışsa, ilişki sonunda o "yarım bırakılmışlık" duygusuyla başbaşa kalıyor. Dolayısıyla, doyumlu bir birliktelik için önce konsantre şart.

Tabii ki erkeklerin de suçu yok. Çünkü onlara böyle öğretilmiş. Bunu anlatmak, ne yazık ki kadınlara düşüyor. İnanın, karşınızdaki erkek çağdaş biriyse, bu tür bir iletişimden rahatsız olmuyor, kendini sorgulayabiliyor, yenileyebiliyor. Sizin isteklerinizi, göz önünde bulundurabiliyor. İsteklerin dili İsterseniz bir gece hayal edin... Seks istiyorsunuz. Bunu sıradan değil, hoş bir tören gibi yaşamayı arzuluyorsunuz. Tabii ki, sizin arzulamanızın yanı sıra eşinize de bunu hissettirmeniz önemli. Kesinlikle zorlamamak gerekiyor. Erkeğiniz eğer yorgun değilse, bu isteğe kolayca yanıt verecektir. Bunu için "sessiz" sinyaller vardır. Eşinizin çevresinde dolaşıp seks için hazır olduğunuzu belirten bu sinyalerini göndermeniz yeterli. Bu, ancak partnerlerin anlayacağı özel bir dildir.

Ve mesaj yerine derhal ulaşır. İlk etapta dokunmakla başlayın, bu çok anlamlıdır. Bunun için masajla işe başlayabilirsiniz. Eşinize yavaş yavaş yapacağınız masaj hem onun çok hoşuna gidecektir, hem de sekse kendini hazırlayacaktır. Masajın ardından onu banyoya gönderebilirsiniz ve bu arada yatak odanızı ya da evdeki dilediğiniz bir köşeyi hazırlayabilirsiniz.

Mumlarla birlikte loş bir hava verdiğiniz odaya ve egzotik kokular sıkabilirsiniz. Bu "tören" gerisini getirecek, sizi istediğiniz zevkli anlara ulaştıracaktır. Bu arada, yatakta konuşmak istediğiniz anlarda da sakın kendinizi kısıtlamayın. Ne istiyorsanız, nasıl biçimde bir ilişki talep ediyorsanız bunu ona belirtin. Çiftlerin isteklerini dillendirmemesi o kadar yanlış anlamalara yol açıyor ki... Ne yazık ki, yetiştirilme tarzından dolayı seks konusunda binlerce kadın konuşmaktan çekiniyor. Oysa beden sizin bedeniniz. Onu dilinden en iyi siz anlarsınız. Bunu söyleyecek olan, partnerinizi yönlendirecek olan da sizsiniz. Yatakta pasif misiniz? Peki, erkek erkeğiniz sizin bu tutumunuzu eleştirirse? Ya da siz bütün bunları yapmayı çok istiyorsunuz ama onun sizi yanlış değerlendirmesi konusunda bir kaygı duyuyorsanız ne olacak?

Öncelikle bu kaygıyı yok etmeniz gerekir. Bunun için de seksle ilgili sohbetlerinizi yatak odası dışında da mutlaka gerçekleştirmelisiniz. Yani, neler istiyorsunuz? Seks sizin için nasıl bir öneme sahip? Bunları konuşmaktan sakın kaçınmayın. Ki, bir çok erkek kadınların yatakta "pasif" davranmasından şikayetçi. Bir erkek eşinden bu anlamda şöyle yakınıyor; "Eşimle flört ederek evlendik. O utangaç yapıdaydı. Fakat zaman içinde bu utangaçlığını benimle birlikte yendi. İlk zamanlar seks hayatımız çok iyiydi. Fakat eşim son zamanlarda daha pasif davranmaya başladı. Ben onunla farklı biçimlerde sevişmek istediğim anlarda tutuk davranıyor ve o ilk zamanlardaki utangaçlığını sergiliyor. Misyoner pozisyonunu genellikle tercih ediyor. Bense, yatak odamızda daha renkli anlar yaşamak ve ona da yaşatmak istiyorum. Fakat onun bu pasif hali beni de olumsuz etkiyor. Artık kısacık sevişmeler yaşıyoruz." Burada tabii ki erkek haklı.

Ama kadın da suçlu değil. Çünkü geleneksel anlamda kadınlara seks hep yasaklanmış. Hep o genç kızlık dönemlerimizdeki tutukluğu içimizde taşıyoruz. Bize bu öğretilmiş. Oysa evlilik hem ruh, hem de vücut birliği. Seks bu birlikteliğin bir motoru. Cinselik iki kişi arasında yaşanan en özel an ve bu özel anlarda mahremiyet diye bir şey kalmıyor. Yatak odanız zaten bütün bunların kırıldığı bir yer. Burada özgürce, dilediğiniz gibi davranabilmelisiniz.

ÖN SEVİŞME BÜTÜN KADINLARIN DERDİ Ön sevişmeden söz açıldı mı, bütün kadınların dert yanacağını biliyoruz. Hepimizin ortak sorunu. Bir çok erkek ön sevişmeyi alabildiğince kısa tutmak istiyor. (Elbette istisnaları var) Oysa bunu da önce siz talep etmelisiniz. Doğaldır, erkek yatakta baskın olmak ister. Bu içgüdüsel bir istek. Bu şekilde, iktidarı elinde tutar. Ama ipleri siz elinize alabilirsiniz. Ön sevişmeyi alabildiğince uzatıp, onu geciktirebilirsiniz. Ve bir çok erkek de bundan hoşlanıyor aslında. Önyargıları bir kenara bırakın. Onun, aşk oyunlarınız karşısında kuzu kesilip, sizin isteklerinize değer vereceğinizden hiç kuşkunuz olmasın. Yataktaki bu oyunlar erkeği kısa sürede tahrik eder. Ama siz de ön sevişmeyi uzatmak istiyorsanız, bu oyunları dozunda bırakın. Heyecansız yavaş ve sakin olun. Şu var ki, bir çok kadın da, "Bunu nereden öğrenmiş?" sorusuna muhatap kalmamak için aşk oyunlarında çekinik davranıyorlar. Atın, bu düşünceleri. Hangi çağda yaşadığımızın farkında olun. Artık televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde bütün bunlar çarşaf çarşaf yazılıp, ortaya dökülüyor, tartışılıyor.

GİYSİLERİN ROLÜ Uyarılardan söz etmiştik.. Bunların içinde, öpüşme ve dokunma mükemmel uyarı sağlayabiliyor. Bu eylemler, ilişkide duyumu artırır. Uzmanlara göre öpüşme şevkatin ve duygusal cinselliğin de göstergesi. Partnere duyulan güvenin en önemli işareti. Ağız yoluyla iletişim kurmak, kişileri birbirlerine daha çok motive eden bir unsur. Öte yandan, yatak öncesi giysilerinizin tarzı da, ayrı bir tahrik edici unsur. Ama bu konuda da kalıplar var. Herkesin giysi konusundaki görüşü çok farklı. Bazı erkekler, daha örtülü bir giysiden tahrik olabiliyor. Yapılan bir araştırmada partnerlerin başlangıçta hafifçe giyinik olmalarının, daha fazla arzu hissi yarattığı vurgulanmış.

Burada da kişisel özellikler dikkate alınmalı. Bir kişiye seksi gelen bir giysi tarzı, bir diğerine tuhaf gelebilir. Bu anlamda, eşinizin nelerden hoşlandığını bir şekilde öğrenebilirsiniz. Seksi, sürprizler de renklendirir. Sevişmeye giyinik başlayıp, üzerinizdekilerini kat kat çıkarmanın keyfi de bir başkadır. Bazısı da yatağa çıplak girmekten hoşlanabilir. Sevişirken ne kadar yaratıcı olursak o kadar mükemmel ilişki yaşarız. Rutin ve alışılmış olan elbetteki heyecanlandırıcı değildir. Bu, her gün aynı çorbayı içmek gibidir. Dolayısıyla, yeni mekanları, yeni pozisyonları denemekten kesinlikle korkmamak, utanmamak gerekir. Örneğin, evde yemek hazırlarken bile aklınıza sevişmek gelebilir ve o an bu duyguyu ertelememek gerekir..

Yatak odanız fantezi koksun

Cinsel istek istediğimiz zaman açıp kapatabileceğimiz elektrik düğmesi gibi kontrol edilecek bir şey değildir. Çoğu insan, özellikle yaşları ilerledikçe veya ilişkileri olgunlaştıkça, cinsel isteklerinin o kadar çabuk uyarılamadığını görürler. Bu dönemlerde fantezilerin yardımı olabilmektedir.

Önce hazır olmalı

Fanteziler cinsel isteğin uyarılmasında oldukça yardımcı olmaktadırlar. İlişkiye girmeden evvel çoğu insan kendisini beynen hazırlama ihtiyacını duyar.

Bunu da gireceğimiz cinsel ilişkiye beynimizde canlandırarak yaparız. Partnerinizin yakınlığını, sıcaklığını, size dokunuşlarını hayal etmekle başlayabilirsiniz. Partnerinizin yüzünü, gözlerini, dudaklarını kafanızda imajlar halinde görmeye çalışabilirsiniz. Sadece sizin hoşunuza gidecek fiziksel imajları yaratmanız çok önemlidir.

Cinsel isteği uyarmakta partnerinizle günlük temaslarınız da önem taşımaktadır. Telefonla partnerinizi arayarak "Bütün gün senin o muhteşem vücudunu düşünüp duruyorum" veya "Bil bakalım bu akşam seninle ne yapmak istiyorum?" gibi sözlerin söylenmesi, partnerinizin de erotik fanteziler kurmasına yardımcı olacaktır.

Sadece fantezi kurmakla kalmayıp akşam buluştuğunuzda bu fantezilerin ilişkinizi yansıma olanağının yüksek olacağı söz konusudur.

Partner de uyarılmalı

Fanteziler genelde birlikte olduğumuz kişilerle ilgili kurulsalar da bu başka kişiler hakkında fantezi kurmamıza engel olmaz.

Başka kişiler için kurduğunuz fantezileri şu andaki bulunduğunuz ilişkinin içine katmanız normaldir.

Böylece duygularınızı canlı tutabilirsiniz. Ama bazıları başka kişileri ilişkilerine katmakta suçluluk duygusu duyarlar. Bu durumlarda fantezilerinizi partnerinizle sınırlı tutmanız tavsiye edilir

Duygularınızı canlı tutmak istiyorsanız, fantezilerden yardım almalısınız

26 Ocak 2007 Cuma

Selülit : Selulit nedir ? Nedenleri ? Önleme yolları nelerdir ? tedavisi selülit kremleri

Selülit nedir?

Tıptaki adı hidrolipodistrofi olan selülit, derinin alt tabakasındaki yağ dokusunun bağ dokular arasında sıkışması sonucunda derinin üst kısmının portakal kabuğu görüntüsü almasıdır. Ciddi bir problem olan selülit, sanılanın aksine sadece kilolu bayanlarda görülmez. Zayıf ya da şişman her kadının korkulu rüyasıdır. Selülit, daha çok bayanların kalça, basen, dizin ve bileğin iç kısımları, baldırların arkası ve üst bacak bölgelerinde yoğunlaşır.

Beslenme, genetik faktörler, hormonal özellikler ve spor yapmama gibi etkenlerin neden olduğu selülitten % 100 kurtulmak imkansız olsa da çeşitli yollarla azaltmanız ve büyük değişiklikler görmeniz mümkün. Ancak yine de hemen sonuç almayı ve her şeyin bir anda değişmesini beklemeyin.

Üstelik selülit, yaşlandıkça cildin gerginliğini yitirmesi, incelmesi yüzünden daha da belirginleşir ve hatta kalıcı bir hal alabilir. Bu arada en merak edilen konulardan biri de erkeklerde neden selülitin olmayışı... Bunun nedeni kadın ve erkeğin farklı hormonlara sahip olmasıdır. Selülitin kadınlarda daha fazla görülmesinin en önemli sebebi östrojen hormonudur. Östrojen hormonunun aşırı salgılanması vücutta normalden fazla su ve yağ tutulmasına neden olur. Bu nedenle ergenlik öncesi, menopoz öncesi ve sonrası selülit oluşumunun en yoğun ortaya çıktığı dönemlerdir. Bunun yanısıra erkeklerin cildi daha kalın ve sıkıdır.

Selülit nedenleri.

Selülit oluşumunun birçok farklı nedeni vardır. Bunlar arasında genetik faktörü, hormonal nedenleri, beslenme şeklini, spor yapmamayı ve cildin kendi fiziksel yapısını sayabaliriz.

Hormonal nedenler : Son zamanlarda yapılan araştırmalar, kadınların östrojen hormonu miktarındaki artışın selüliti çoğalttığını ortaya koymuştur. Cilt ve vücut sağlığı için gerekli olan bir takım hormonlar ve kimyasal maddelerin miktarındaki değişiklikten dolayı hücre aralığında normalin üstünde su birikmeye başlar. Bu birikme aşırı boyutlara vardığında cildin görünümünde de bir takım değişiklikler meydana gelir. Dolayısıyla selülit hormonlarla doğrudan etkilidir.

Beslenme : Tek yönlü ve sağlıksız beslenme selülitin ana nedenlerinden biridir. Genellikle çalışan toplumlardaki kadınlarda görülen selülit, bayanların fast food ve hazır gıdalara olan eğilimiyle doğrudan ilişkilidir. Hayvansal yağlar, tuz, şeker, kola ve kahve gibi yiyecek ve içecekler de yağ hücrelerini şişirerek, buralarda ödem yapmakta ve selülit oluşmasına neden olmaktadır.

Sigara ve alkol: Sigara ve alkol kullanan bayanlarda selülit görülme oranı kullanmayanlara oranla bir hayli yüksektir.

Duruş : Yüksek topuklu ayakkabılar giymek, yanlış yürümek ve yanlış oturmak da selülitin nedenleri arasında sayılabilir. Yüksek topuklu ayakkabılardan dolayı kan dolaşımındaki bozukluk zamanla cildin iyi beslenememesine dolayısıyla da selülit oluşmasına sebep olur.

Spor yapmamak: Spor yapmamaktan dolayı vücut yeterince yağ yakamaz. Zamanla derinin altındaki yağ dokusu şişerek yağın depolanmasına neden olur. Bu sebeple de cilt yüzeyinde çirkin bir görüntü oluşur.

Selüliti önlemenin yolları.

Doğru beslenme : Selülitle başa çıkmak için doğru beslenmek ve kilonuzu korumanız gerekir. Öncelikle fast food tarzı bol kalorili ve yağ oranı yüksek hazır gıdaları mümkün olduğunca hayatınızdan çıkarmalısınız. Beslenme tarzınızı yeniden gözden geçirdikten sonra, tuz, şeker, yağ tüketimini minimum düzeye indirmelisiniz. Taze, yağsız, besleyici besinleri, sebze ve meyveleri, baklagilleri, bol lif içeren tahılları ve potasyum miktarı yüksek olan portakal, muz, karpuz, patates, havuç, avokado, bezelye ve fasülyeyi bol miktarda tüketmelisiniz. Şekerleme, hamur işi ve alkolden uzak durmalısınız çünkü alkol kanda yağa dönüşür ve vücutta birikir.

Masaj : Selülitle tedavide etkili bir başka yöntem de günde en az 5 dakika fırça ya da eldiven yardımıyla yapabileceğiniz masajdır. Kan dolaşımını hızlandırarak harekete geçirip, birikmiş yağ hücrelerinin atılmasını sağlayan masaja önce hafif hareketlerle başlayın. Parmak uçlarıyla yapılması gereken masajla birlikte antiselülit kremleri kullanırsanız gözle görülür bir düzelme elde edebilirsiniz. Bu arada saunaya gitmek de iyi gelecektir.

Egzersiz : Sürekli hareketsiz durmaktan dolayı oluşan deformasyon ve kan dolaşımındaki bozukluğu ortadan kaldırmak için spor yapmak gerekir. Özellikle selülit tedavisinde yürüyüş, jogging, yüzme, tenis, jimnastik gibi sporların yapılması son derece etkilidir. Nefesi hızlandıran ve minimum 20 dakika süren aktiviteler yağları yakıcı fayda sağlar.

Antiselülit kremleri : Doğrudan doğruya yağ hücrelerini harekete geçiren ve hücrelerin içini boşaltmayı sağlayan antiselülit kremleri de, selülitle karşı girişilen kişisel savaşta önemli rol oynar. Bu kremleri kendinize yapacağınız masajla birlikte uygularsanız, kremin daha çabuk emilerek daha etkili olmasını sağlarsınız.

Su : Yağ dokularını, zehirli ve atık maddeleri vücuttan atmak için bol su içmeniz gerekir. Uzmanlar selülit oluşumunu engellemek, cildin sağlıklı ve güzel görünmesini sağlamak için günde en az 1.5 litre su içmek gerektiğini belirtiyorlar. Ancak bu, herkes aynı miktarda su içecek demek değildir. Çünkü her insanın gereksinim duyduğu miktar değişir.

Çeşitli madenler : Potasyum, demir ve magnezyum gibi maddeler dokuları sıkılaştırarak, selülit oluşmasını engellemektedir. Kahve içmeyi bırakıp onun yerine bitki çayları içmeye başlamalısınız. Ayrıca vitamin ve mineral alın. A ve E vitaminleri deriyi düzgünleştirir, magnezyum metabolizmayı harekete geçirir, fosfor ve silisyum dokuları kuvvetlendirir.

Enzimler : Yağ yakıcı etkileri olan enzimler, yiyeceklerin yağ hücrelerinde depolanmadan naklini sağlarlar. Elmada bulunan bu enzimlerin etkili olması için elma yerken ağızda çok fazla çiğnemek gerekir.

Selülit tedavisi.

Selülit tedavisinde gelişen teknoloji sayesinde her geçen gün daha önemli adımlar atılıyor. Bu yöntemlerin en başında mezoterapi ve liposuction geliyor. Öyle ki bu yöntemler sayesinde çok ileri derecedeki selülitler bile kolaylıkla tedavi edilebiliyor. Ancak çok fazla şikayetiniz yoksa kozmetiklerin yardımıyla da bu işi halledebilirsiniz. Birçok kozmetik firmasının piyasa çıkardığı selülit giderici ve inceltici ürünleri kolaylıkla bulabilirsiniz. Bu ürünleri düzenli kullanarak ve tabii ki bunun yanısıra spor yapıp ve düzenli beslenerek olumlu sonuçlar almanız mümkün.

Mezoterapi : 2 veya 4 mm'lik özel iğneler ve bir enjektör yardımıyla cildin orta tabakasına yağ eritici bir karışımının enjekte edilmesidir. Bu maddeler selülitli bölgeye doğrudan etki yapar ve vücut tarafından kullanılmayan yağ hücrelerini parçalayarak organizma tarafından tekrar kullanılabilir yağ durumuna getirir. Tedavinin amacı birikimi ortadan kaldırmak, lenf ve kan dolaşımını rahatlatmak, lipoliz mekanizmasını tekrar harekete geçirmektir.

Akupunktur : Vücudun çeşitli kilit noktalarına iğneler yardımıyla ulaşıp su ve yağ hücrelerini harekete geçirerek yok etme yöntemidir.

Ozon terapi : Yağ hücrelerini oksijen ile temizleyerek, yağların yakılmasını amaçlayan bir yöntemdir. Selülitli bölgeye uygulanan buhar banyosu sayesinde oksijen alt tabakaya kadar ulaşır ve kan dolaşımını hızlandırır.

Lazer terapi : Selülitli bölgeler üzerine uygulanan lazer ile, kan dolaşımı hızlandırılır ve hareketsiz bölgeler harekete geçirilir.

Ultrason : Derinin altına doğru inilerek yağ hücrelerini parçalamayı sağlayan bir yöntemdir. Sadece selülitli bölgelerde değil küçük yağların tedavisinde de etkilidir. Bu yöntemle ses dalgalarının kavitasyon etkisiyle selüliti parçalaması veya depolarını azaltması sağlanır.

Basınç tedavisi : Hava basıncı ile kan ve lenf dolaşımını harekte geçiren bu yöntem, selülit tedavisinde çok etkilidir. Bir güzellik uzmanı ya da estetisyen tarafından uygulanan basınç tedavisi, kişiye özel programla birlikte uygulanır.

Lipoelektro : Çok ince ve uzun iğneler yardımıyla yapılan bu tedavide, elektro ile selülitli bölgelerdeki yağlar parçalanarak boşaltılmaya çalışılır.

Liposuction : 1-2 saatlik lokal anestezi ile uygulanan liposuction'da, belirlenen bölgelerdeki yağlar vakumla ya da şırıngalar yardımıyla çekilir. Liposuction özellikle bölgesel zayıflılama ve selülit tedavisinde kullanılmaktadır. Uygulamaların mutlaka plastik cerrahlar tarafından yapılması gerekiyor.

Kozmetik çözümler : Doğrudan doğruya yağ hücrelerini harekete geçiren ve hücrelerin içini boşaltmayı sağlayan antiselülit kremleri de, selülitle karşı girişilen kişisel savaşta önemli rol oynar. Düzenli kullanıldıkları takdirde ciddi düzelmeler sağlarlar. Ancak dengeli beslenme ve spor takviyesi de daha iyi sonuç alınması açısından oldukça önemlidir. Kozmetik mağazalarında ya da parfümerilerde rahatlıkla bulabileceğiniz kremlerden bazıları :

a.. Bikini Anti-Cellulite / Christian Dior
b.. D·Stock / Vichy
c.. Perfect Slim/ Loreal
d.. Aroma Fit Anti-Cellulite / Lancôme
e.. Chrono-Actif / Elancyl
f.. Celluli-Choc / Biotherm
g.. Lift Minceur Anti-Capiton / Clarins

Kaynak : Netbul Kadın

Estetik : Cilt Bakımı : Ev yapımı cilt kremleri evde cilt bakım kremi yapmak için tarifler

Lavanta kremi

Yerfıstığı yağının koruyucu ve dinlendirici etkisine sahip olan bu karışım özellikle kuru ciltler için idealdir. Bu krem cildi dinlendirip, bakımını sağladığı için özellikle geceleri uyumadan önce kullanırsanız daha etkili sonuç elde edersiniz.

Malzemeler:


a.. 50 ml yerfıstığı yağı

b.. 3 gr balmumu

c.. 3 gr kakao yağı

d.. 20 gr lanolin

e.. 30 ml gül suyu

f.. 8 damla lavanta yağı

Hazırlanışı:


Önce balmumu, kakao yağı ve lanolini 60 derecede ısıtın. Aynı anda gül suyunu da kendi kabında aynı ısıda ısıtın. Bu karışımda ısının aynı olması son derece önemlidir, aksi halde bileşenler birbirine karışıp bir bütün oluşturamazlar. Karışımların ısıları ayarlandıktan sonra yerfıstığı yağını da karışıma ekleyip tekrar 60 derece ısıya ayarlayın. Son olarak da gül suyunu karışıma katın. Ardından karışımı ocaktan indirin ve karıştırmaya başlayın. Bunun için tahta bir çubuk kullanabilirsiniz. Karışım soğuyana kadar yavaş yavaş karıştırın. Ardından lavanta yağını ekleyin ve karıştırmaya devam edin. Soğuduktan sonra kutuya koyup, kapağı açık bir şekilde bir saat kadar bekletikten sonra kullanabilirsiniz. Bu arada kremi buzdolabında tutarsanız kullanım süresini uzatabilirsiniz.

Canlandırıcı tonik


Gülün içinde barındırdığı mükemmel yağlar temizleyici, ferahlatıcı ve canlandırıcı bir etkiye sahiptir. Özellikle de yorgun ciltlerde... Aynı zamanda makyaj veya cilt temizlemek amacıyla da kullanılabilir.

Malzemeler:


a.. 100 ml beyaz şarap

b.. 50 ml gül suyu

c.. 5 gr kuru gül yaprakları

d.. 1 kahve filtresi

Hazırlanışı:


Gül yapraklarını koyu renkli ama oldukça da geniş bir cam kavanoza koyup, üzerine beyaz şarabı dökün. Ardından kavanozu sıkıca kapatın ve 14 gün sıcak bir yerde bekletin. Işık gelme riskine karşı üzerini koyu renkli bir örtüyle kapatabilirsiniz. 14. günün sonunda karışımı bir süzgeçten geçirin bu arada suyunun çıkması için yaprakları iyice bastırın. Ardından karışımın suyunu bir kahve filtresiyle süzün. Son olarak da bu karışıma gül suyu ekleyip kullanmaya başlayın. Karışımı koyu renkli, hava almayan ve sıkıca kapanan bir şişede 6 ay kadar saklamanız mümkün.

Bal ve yumurta maskesi


Zenginleştici maddelerle cildi besler ve özellikle kuru ciltleri nemlendirir. Cildi yumuşak ve pürüzsüz yapar. Cilt için soğuk kış günlerinde gerekli olan nemi sağlar. Hazırlaması kolay olan bu karışım aynı zamanda oldukça ucuza mal olur.

Malzemeler:


a.. 1 çay kaşığı nemlendirici krem

b.. 1 yumurta

c.. 1 yemek kaşığı badem yağı

d.. 1 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:


Yumurtanın beyazı ve sarısını ayırın. Yumurtanın sarısına damlalar halinde badem yağını ekleyerek karıştırın. Ardından yavaşça nemlendirici kremi ve balı katın. Yumurta beyazını da ayrı bir kapta hafifçe çırpın ve yumurta sarısını karşıma katıp tümünü sürülübilecek kıvama gelene kadar karıştırın.

Kullanımı:


Karışımı, genişçe bir fırça veya pamukla yüz ve boyun bölgesine yayın ve en az yarım saat etkisini göstermesini bekleyin. Ardından ılık suyla yıkayın.

Badem maskesi


Her cilt tipine uygun olan badem sütü kan dolaşımını düzenlediği gibi aynı zamanda da cildi gererek canlandırır. Bu krem sayesinde pürüzsüz bir cilde sahip olabilirsiniz.

Malzemeler:


a.. 50 gr soyulmuş badem

b.. 10 gr yulaf unu

c.. 10 gr portakal aroması

d.. Bir miktar süt

Hazırlanışı:


Önce bademleri iyice dövün. Ardından ılık su katarak bir karışım haline getirip yoğurun. Karışımın kaşıktan ayrılması zor olana kadar yoğurmaya devam edin. Yoğurma işleminden sonra karışıma yulaf unu ve portakal aromasını da katarak tümünü 1 saat 15 dakika bekletin. Karışım dinlendikten sonra biraz süt katın ve bir macun kıvamına gelmesini sağlayın.

Kullanımı:


Bu karışımla yüzünüze sürüp, yumuşak hareketlerle masaj yapın ve en az yarım saat etkisini göstermesini bekleyin. Ardından yüzünüzü bol suyla yıkayın.

Kuruyan ciltler, nedenleri ve öneriler...

Cildimiz özellikle kış aylarında daha çabuk gerilir ve hemen çatlar. Bu nedenle de daha özel bir bakım ister. Üstelik kış mevsiminde cildi korumak da çok kolay değildir. Çünkü evdeki sıcak ve kuru hava ile dışarıdaki soğuk hava arasında yaşanan gel gitler sonucu cildimiz, özellikle de yüzümüz epey zarar görür. Bu değişim yüzünden cildimizde istemediğimiz kızarıklıklar ve yanaklarımızda damarcıklar oluşur. Hava soğuyup kurudukça cildimiz için çok değerli olan nem de azalır. Ortaya çıkan çatlak dudaklar ve pürüzlü eller de kış aylarında adeta cilt bakımının önemini vurgularcasına gözümüze batar. Eğer siz de bu dertlerden yakınıyorsanız işte size yardımcı olacak öneriler;

Cildimiz neden kurur?


a.. Soğuk havalarda cildimiz çok daha fazla nem kaybına uğrar. Bu nedenle de cilt susuz kaldığı için kurur.

b.. Aşırı cilt temizliği bu durumu daha da artırır. Çünkü bildiğimiz o duş jelleri ve sabunlar "emulgator" denilen bir katkı maddesi içerirler. Bunlar, temizlenen bölgedeki kirin ciltten uzaklaştırılmasını sağlar. Ancak bu maddeler aynı zamanda cildin kendine has yağlarını da yok etmektedirler. Cildin kendine öz yağları, nem kaybı ve zararlı etmenler açısından önemli bir koruma görevi üstlenmektedir. Bu nedenle de bu yağlar cilt açısından çok önemlidir. Bu durumda cildinizi gerektiğinden fazla kozmetik ürünüyle temizlemekten kaçınmalısınız. Özellikle de cildinizin kurumasına sebep olabilecek sabunlara dikkat etmelisiniz. Kullandığınız sabunun cildinize uygun olmasına özen göstermelisiniz.

c.. Yağ tabakası ince veya fazla gözenekli olduğunda, cilt daha fazla su kaybeder ve dolasıyla kurur.

d.. Ayrıca parfüm veya kozmetik madde içeren bazı özel malzemeler, cilt gözeneklerine daha kolay ulaşıp, cildi tahriş ederler.

e.. Rüzgar ve güneş gibi dış etkenlere maruz kalan cilt de daha fazla kurur.

f.. Cildiniz C, E ve F vitaminlerinin eksikliğinden dolayı da kuruyabilir.

g.. Cildin kurumasının başka bir nedeni de yaşlılıktır.

Önemli: Ciltte bu nedenlerden dolayı; çatlaklar oluşur, kaşıntı meydana gelir, kepekli bir doku gelişir, cilt pul pul olur, alerjiye yakalanma riski artar ve deri soyulması oluşur. Eğer ciltte bu tür belirtiler olmuşsa hemen çareyi nemlendirci kremlerde aramayın. Çünkü bazı nemlendirciler cildi daha da kurutabilir! Birçok bakım kremi yağ tabakasına zarar verecek maddeler içermektedir. Bu nedenle nemlendirici seçiminde dikkatli olmalısınız.

Kurumayı önlemek için 7 öneri

Cilt hücrelerinin içten su ile beslenebilmeleri için gün boyu en az 2,5 litre su veya bitki çayı için.

a.. Sıcak odalarda veya ortamlarda içi su dolu kaseler veya ıslak bezleri ısıtma sisteminin üzerine koymalısınız ki havadaki nem oranı artsın. Ayrıca odalarda bulunan bitkiler de havadaki nem oranını artırır.

b.. Günde en az bir kez duşun alın. Genelde iki günde bir banyo yapmak cilt için yeterli olabilir. Ancak cildin çok fazla su ile temas halinde olmaması gerekir. Aralarda, sabun kullanmadan sadece su ve bir lifle yıkanmaya özen göstermelisiniz.

c.. Duş yaparken kullanmak üzere en iyisi bebek sabunu alın. Bebek sabunları en fazla yağ içeren sabunlardır. Bu sayede temizlik sonrası cildin korunma tabakası normal şekilde oluşur.

d.. Cildinizi duş veya banyodan sonra mutlaka kremleyin. Banyo sonrasında aradan bir saat geçse bile kremlemeyi ihmal etmeyin.

e.. Özellikle parfüm, kimyasal ve boyar maddeler içermeyen kremler kullanmaya özen gösterin.

f.. Solaryuma gitmeyin! Çünkü UV ışınları cildin kurumasına neden olmaktadır.

Kaynak : Netbul Kadın

Vücudunuzun daha güzel görünmesi için yapmanız gerekenler..

Vücut güzelliği cilt güzelliğiyle orantılıdır.

Önce parmağınızı cildinizde gezdirin. Cildinizin yağlı bir tabakayla kaplı olduğunu fark edeceksiniz. Bu tabaka, sebum ve sudan oluşan cildin koruyucu tabakasıdır. İşte bu koruyucu tabakanın içerisindeki sebum yani yağ oranı cilt tipinizi belirler.Eğer sebum oranı az ise cildiniz kuru; fazla ise yağlı; normal ve dengeli ise normal ve karma cilttir.

Kuru cilt oldukça incedir ve gözenekleri çok küçüktür. Görünümü mat ve serttir. Dokununca kuru ve pürtüklüdür. Cilt kendini koruma özelliğini tam olarak yerine getiremediği için iç ve dış faktörlerden kolayca etkilenip tahriş olur. Sık sık gerilir, kaşınır, karıncalanır, çatlar ve soyulur. Banyodan sonra kızarıklıklar oluşur, sabun ve kireçli su rahatsızlık verir. Fazlasıyla nemsizdir, günlük bakım kremi kullanılmasına rağmen hala kuruluk ve gerginlik hissedilir.

Yağlı cilt kalındır ve gözenekleri çıplak gözle rahatlıkla görülecek kadar genişlemiştir. Rengi donuk, görünümü yağlı ve parlaktır. Dokununca kaygandır. Sık sık sivilce ve siyah nokta oluşur. Makyaj çok çabuk bozulur hatta akar. Oldukça dayanıklıdır, en geç kırışan cilt türüdür.Karma cilt yağlı ile kuru arasındaki cilttir; ne yağlı, ne kurudur.Alın, burun ve çene ( T bölgesi ) yağlı; yanaklar normal veya kurudur. Yanak bölgesindeki cildin tipi dış etkenlere bağlı olarak değişebilir.Normal cildin gözenekleri optimal açıklıktadır. Rengi pembedir. Görünümü taze ve sağlıklıdır. Dokununca yumuşak ve pürüzsüzdür.

Bir önemli not, cildiniz hangi tipte olursa olsun, fazla güneşlenme, mevsim değişimleri ve hormonal etkenler nedeniyle nemsizlik, hassasiyet veya kuruluk gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bu durumda yapmanız gereken, özel bakım programları uygulamaktır.Cilt bakımı için önce arındırma yani keselemenin cilt bakımı için önemi inkar edilemez. Haftada bir kez cildi ölü hücrelerden korumak için keseleme yapılmalıdır. Bedenin üst kısımlarına doğru dairesel hareketlerle yapılır. Ardından cilt mutlaka nemlendirilir. Göğüsler, boyun el ve bacaklar dış etkilere daha açıktır, her gün bakım ister. Cildin temel esnekliğini korumak ve ileriki yaşlarda sarkma ve çizgileri azaltmak için genç yaşlarda koruyucu ve nemlendiricileri kullanmak gerekir. Cilt hem sıcak hem soğuktan etkilenir. Nemini yitirir, hassaslaşır ve kurur. Cildi sağlıklı tutmak için yıl boyunca nemlendirici kullanmak yararlıdır. Cildin gerilmesiyle kuruduğunu anında anlayabiliriz.

Vücudun en büyük düşmanı selülitlerdir. Genç yaşlı, şişman zayıf fark etmez. Her kadında oluşur. Selülit, kısaca, derideki yapının bozulup, yağ dokularının su, tuz ve metabolizma atığı maddelerle dolarak şişmesi anlamına geliyor. Bu durum, lenf ve hücrelerarası sıvının birikmesine yol açıyor ve deriyi "portakal kabuğu" görünümüne büründürüyor. Dolaşım bozukluğu, kalıtım, yaş, cinsiyet, hormonal düzensizlik, hareketsizlik, iklim koşulları, psikolojik etkenler gibi pek çok oluşum nedeni var. Sağlıklı beslenme, spor yapma, gerekirse koruyucu kremlerle selülitle savaşılır. Selülit sağlıkla orantılıdır.

Yeterli uyuyun : Uyku sırasında enerji yenilenir, zehirli maddeler vücuttan atılır, dokuların beslenmesi düzelir ve hücre metabolizması normale döner.Stresli olmayınStresliyken vücut insulin salgılar. Bu durum vücutta yağ ve şeker birikimine yol açar.

Kilonuzu sabit tutun : Sık aralıklarla yüksek miktarda kilo alıp vermek deride esneklik kaybına neden olur. Bu durum deri yapısını bozar ve selülit oluşumuna zemin hazırlar.

Gelişigüzel ilaç kullanmayın : Özellikle idrar söktürücü ve müshil ilaçlarını doktor tavsiyesi ile kullanın. Selülit, vücuttaki su-tuz dengesi değişikliklerine son derece duyarlıdır. İlaçların kötü kullanımı bu dengeyi bozabilir.Güneşlenirken dikkatli olun.Fazla güneşlenmek cildin yaşlanmasına ve direncinin azalmasına neden olur. Sıcak saatlerde (12-16 arası) güneşlenmeyin ve mutlaka güneşten koruyucu bir ürün kullanın.Kan dolaşımını engelleyen nedenlerden uzak durun.Kan dolaşımındaki yavaşlamalar ve düzen bozuklukları selülitin oluşmasında çok etkilidir. Bu yüzden:

- Vücudunuzu çok sıkan giysiler giymeyin.
- Sürekli yüksek topuk kullanmayın.
- Kambur durmayın.
- Kabızlık sorununuz varsa tedavi olun.

İyi soluk alıp verin: Göğsünüzü iyice şişirerek burnunuzdan derin ve yavaşça soluk alın ve yine burnunuzdan yavaşça geri verin. Dokuların bol oksijenle dolması, yanma işlemini hızlandırarak zehirli maddelerin vücuttan atılmasını kolaylaştırır, selüliti engeller.

Aromaterapi yapın : Selüliti engellemeye yarayacak en etkili yağ özleri greyfurt, portakal ve limon yağlarıdır. Çok konsantre oldukları için sadece 2 ya da 3 damla uygulayın.Haftada 1 kez, vücudun üst kısımlarına doğru ve dairesel hareketlerle yapılmalıdır. Dirsek, diz, kol, kalçaların üst kısımları gibi vücudun pürtüklü bölümlerinde ısrarcı olunması, buna karşın göğüsler, boyun gibi hassas bölümlerine uygulanmaması gerekir.

Günde en az 1,5 litre su için : Su, hem vücudu zehirli atıklardan temizler hem de selülitli dokulardaki tuzu atarak bu dokuları temizler.

Tuzu azaltın : Tuz ve sucuk, sosis gibi tuzlu yiyecekler dokularda su tutulmasına neden olur.

Proteinli gıdaları tercih edin : Protein yönünden zengin yiyecekleri sindirme sırasında vücut fazla enerji harcar. Bu da sağladıkları kaloriyi azaltır.

Bol bol meyve ve yeşil sebze yiyin : Meyve ve yeşil sebzeler dokulardaki zehirli artıkların atılmasında son derece etkilidir.

Patates, pirinç gibi nişastalı yiyeceklerle yağlı yiyecekleri bir arada yemeyin.Nişasta fazla miktarda insulin salgılanmasına neden olur bu da yağların organizma içine iyice yerleşmesine yol açar....Ve tahmin edeceğiniz gibi,

Yemek aralarında atıştırmayın.

Sigara, kahve, alkol, gazlı ve kolalı içecekler içmeyin.

Çikolata, kuruyemiş, muz, yağlı, bol salçalı ve baharatlı yiyecekler yemeyin.

Selülitle savaşmakta kararlıysanız mutlaka düzenli spor yapmalısınız. Haftada bir kez 2 saat yürümek yerine, her gün 45 dakika yürümek çok daha faydalıdır.

Selülite karşı en etkili sporlar, yürüyüş, yüzme, jimnastik gibi kan dolaşımını artıracak, bacak ve kalçalarınızı kuvvetlendirecek özellikte olanlardır.

Eğer spor yapmaya hiç vaktim yok diyorsanız, işte size akşamları evinizde uygulayabileceğiniz iki egzersiz:

- Yan yatın, kolunuzu başınızın altına koyun, dizlerinizi vücudunuza dik açı yapacak şekilde bükün ve bacaklarınızla dairesel hareketler yapın.
- Sırt üstü yatın, dizlerinizi bükün, karnınızı içinize çekin, bedeninizin üst kısmını kaldırarak ayak bileklerinizi tutmaya çalışın.

Spordan sonra mutlaka banyo yapın ya da duş alın : Banyoda 37°C den fazla su sıcaklığı kullanmamaya gayret edin. Spor sonrası vaktiniz varsa, banyonuzu ılık suyla doldurun ve ayaklarınızı uzatacak şekilde oturup kalçalarınızdan baldırlarınıza doğru soğuk duş tutun.

Arındırma (keseleme) vücut bakımının önemli bir etabıdır Cilt bakımı öncelikle güneş ışınlarından korumayla başlar. Güneş ışınlarının en güçlü olduğu, sabah 10.00 ile 15.00 arasındaki saatlerde güneş ışınları ile direkt temastan kaçınınız.Geniş kenarlı bir şapka kullanınız ve güneş ışınlarını engelleyen giysiler giyiniz. Islak T-shirt-lerin ve bir çok hafif giysinin güneş ışınlarını geçirdiğini unutmayınız. UV (ultraviyole) ışınlarını süzen bir güneş gözlüğü kullanın. Mutlaka güneş ışınlarına karşı en az 15 SPF (sun protecting factor = güneş engelleme faktörü) lik koruma sağlayan cilt ürünleri kullanınız. Bu ürünleri güneşle temasınızdan 30 dakika kadar önce uygulamaya özen gösteriniz.Kış veya soğuk dönemlerde de uzun süreler güneşe çıkmak özellikle cilt kanserleri açısından risk oluşturur. Güneş ışınlarına karşı korumanızı bu
dönemlerde de sürdürün .

Siyah cilt rengine sahip insanların ciltlerinde sadece melanin pigmentinin daha fazla olduğunu ve o ciltlerde de kanser olabileceğini unutmayınız.Özellikle yaz aylarında, bir an önce yanmış bir cilde sahip olmak için kullanılan, yanma hızlandırıcı ürünlerden kaçınınızYanma hızlandırıcı ürünlerin, sadece yanık bir ten sağladığını ve ciltte UV koruması yapmadığını, ciltte kırışıklıklara ve kurumaya neden olduğunu unutmayınız.

Kadında orgazm

Kadında orgazm olamama

Kadınlarda orgazm çoğunlukla direkt klitoris uyarısıyla oluşmaktadır. Bu konuda yapılan kısıtlı sayıda çalışma direkt klitoral uyarı olmadan orgazm olabilen kadınların oranının ancak %30 olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kadında orgazm olamama durumunu öncelikle "hiç orgazm olamama" ve "cinsel ilişkide orgazm olamama" şeklinde ayırmak gerekir.

Orgazm olamayan bir kadın ilişki esnasında kendini orgazm takliti yapmak zorunda hissedebilir. Bunu yapmasının nedeni eşine onun "yetersiz" olduğu duygusunu yaşatmamak ve öte yandan da yine eşinde kendisinin "yetersiz olduğunu" kanısını uyandırmayı engellemektir. Bu tür bir uygulama problemin daha da karmaşık hale gelmesine neden olur, zira orgazm olamayan bir kadın için eşinin yapacağı etkili bazı değişiklikler sözkonusuyken, böyle bir durumda bunlar gündeme gelmez ve erkek "herşeyin normal gittiğini" düşünmeye devam ederek bir değişiklik yapma gereği duymaz.

Kadının orgazm olmasının sağlanması için ilişkide ne tür değişiklikler yapılabilir?

Öncelikle şunun vurgulanması gerekir. İlişkide aynı anda orgazm olunması diye bir gereklilik yoktur. Esas olan fizyolojik ve anatomik gerçekler nedeniyle kadının ya eşiyle beraber ya da eşinden önce orgazm olmasıdır. Erkek orgazm olduğu andan itibaren refrakter periyod adı verdiğimiz döneme girer. Bu dönemde ereksiyon etkinliğini kaybetmeye başlar ve belli bir süre erkeğin yeni bir ilişkiye fizyolojik ve ruhsal olarak hazır olması belli bir süre gerektirir. Bu süre erkekten erkeğe değişmekle beraber birkaç dakikadan birkaç saate kadar uzayabilir. Arka arkaya bulunulan ilişki sayısı arttıkça refrakter periyodun süresi de uzar. Bu erkeklerin bir gerçeğidir. Kadınlarda ise bu refrakter periyod ya çok kısadır ya da yoktur. Kadınlar arka arkaya defalarca orgazm olabilirler ve hatta aynı ilişki içerisinde bile çok sayıda orgazm olabilirler.

Buradan çıkan sonuç, erkeğin kadının orgazm olabilmesi için gerekli koşulları sağlamak için çaba göstermesi gerektiğidir.

Kadının orgazmı yaşayabilmesi için çiftlere düşen görevler:

-Erkeğin kendisinin orgazma ulaşmak için geçen süreyi mümkün olduğunca uzatması: erkekler çok kısa sürelerde orgazm olabilirlerken kadınlar için orgazm olabilme süresi çok daha uzundur. Bu süre bir yandan kadının ilişkiye ruhsal ve fiziksel olarak ne kadar hazır olduğuyla, öte yandan ilişkide kadının duyarlı bölgelerinin ne kadar uyarıldığıyla ilgilidir.

-Çoğu kadında orgazm için direkt klitoris uyarısı gerekir. Her kadının anatomik yapısı farklı olduğundan çiftlerin, kadının klitoral olarak en iyi uyarılabildiği ilişki pozisyonunu seçmeleri gerekir. Klitorisin en iyi uyarıldığı ve çiftin yüzyüze bakması nedeniyle emosyonel özellikleri en güçlü pozisyon erkeğin üstte olduğu, en az uyarıldığı ve yüzyüze bakılmaması nedeniyle duygusal temasın en az olduğu pozisyon ise kadının arkasını döndüğü ve erkeğin arkada olduğu pozisyondur. Ancak bu her kadın için geçerli olmayabilir. Bu yüzden kadın eşine en çok hangi pozisyonda uyarıldığını hissettirmeli ya da direkt söylemelidir.

-"Önsevişme döneminin" uzun tutulması: kadınlar için "önsevişme dönemi" çok önemlidir. Kadınların ilişkiye hazır olmaları erkeklerdeki kadar kolay değildir. Yeterince hazır olunmadan ilişkiye başlandığında genital bölgenin gevşemesi ve kayganlaşması yetersiz olduğundan ilişki kadın için tatsız bir deneyime dönüşebilmekte ve doğal olarak böyle bir ilişkide orgazm söz konusu bile olmamaktadır. Kadın hazır olduğu mesajını eşine verebilmeli, erkek te bu mesajı alabilmelidir.

Burada unutulmaması gereken diğer bir önemli nokta ise önsevişme döneminin gereğinden fazla uzun tutulmasının da hem erkeğin hem de kadının orgazm olma süresini ve orgazm şiddetini olumsuz etkilediğidir.

-Erojen bölgeler adı verilen bölgelerin kadın orgazmına katkısı ihmal edilmemelidir: Erojen bölgeler adını verdiğimiz bölgeler kadından kadına değişmekle beraber sıklıkla memeuçları, kulak arkaları, bacakların iç yüzleri kadının en erojen bölgeleridir. Kadın eşine önsevişme dönemi boyunca ve tüm ilişki boyunca erojen bölgelerinin dokunulmasından hoşlandığı mesajını verebilmeli, erkek te bu konuda duyarlı olmalıdır. Erojen bölgelerin uyarılmasının kadının ilişkiye daha hazır olmasının sağlanması yanında orgazm olmasını kolaylaştırıcı özellikleri olduğu unutulmamalıdır.

-Bir kadın her ilişkide vajinal yoldan orgazm olamayabilir. Bazı kadınlar vajinal yoldan hiç orgazm olamazken, bazıları bazı ilişkilerde olurlar, diğerlerinde olamazlar. Vajinal orgazm öğrenilmesi gereken bir orgazm türüdür ve bir kadının defalarca ilişkide bulunmadan vajinal yoldan orgazm olabilmesi beklenmemelidir. Vajinal orgazm olunamadığında ilişkinin herhangi bir zamanında kadının direkt klitoris uyarısıyla orgazm olmasına imkan tanınabilir. Bu o kadar da anormal bir durum değildir.

-"Penis boyu nevrozu (takıntısı)" terkedilmelidir. Vajinanın üst 2/3'lük bölümü embriyolojik gelişim açısından alt 1/3'lük bölümünden çok daha farklı bir bölgeden gelişmektedir. Bu nedenle bu iki bölgenin fizyolojik ve anatomik özellikleri birbirinden oldukça farklıdır. En bariz farklılık sinir liflerinin dağılımındadır. Alt 1/3'lük kısım zengin bir sinir ağına sahipken, üst 2/3'lük kısımda sinir lifleri nispeten daha azdır. Bu nedenle alt 1/3'lük kısım dokunma, ağrı gibi duyaranlara çok daha hassastır. Her zaman belirttiğim gibi penis uzunluğunun kadının "tatmin olmasıyla" hiçbir ilişkisi olamayacağıunın da göstergelerinden biridir bu. Penis zengin sinir lifleri içeriği nedeniyle en çok vajinanın alt 1/3'lük kımını uyarmaktadır.

Ben Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmam nedeniyle bu yazıyı daha çok kadının anatomik ve fizyolojik özellikleri üzerinde odaklaştırdım. Bazı okuyucular "erkeklerin de erojen bölgeleri yok mu, erkekler bu kadar mekanik varlıklar mı" gibi bir düşünceye kapılabilirler. Ancak konumuz ilişkiden alınan zevkin nitelikleri değil, kadının orgazm olamaması olduğundan bu konuya odaklandırıyorum ve bu nedenle de kadının yapısal özelliklerinin orgazm olmasına etkilerini erkeklerle arasındaki farkı vurgulayarak açıklamaya çalıştım.

Yukarıdaki önlemlerle orgazm olamama problemi giderilemediğinde yapılması gereken bir Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanına başvurmak ve genel bir jinekolojik muayeneden geçmektir. Her ne kadar kadında orgazm olamama nadiren jinekolojik bir nedene bağlı olsa da kural olarak ilk başvuru jinekolog olmalıdır.

Doğal Güzellik


Fazla kilolarından ve selülitlerinden kurtulmak; cilt kırışıklıklarını engellemek ve daha güzel görünmek için doğal ve bitkisel yöntemleri tercih edenler, ciltlerini kozmetik ürünlerin içerdiği zararlı kimyasallardan da korumuş oluyorlar.

Hızla geçip giden zamanın etkilerini en aza indirerek, güzel ve sağlıklı bir cilde sahip olmak isteyen bayanların, doğal ve bitkisel güzellik ürünlerine ilgisi her geçen gün artıyor. Kozmetik ürünlerin, cep yakan fiyatları ve kimyasal karışım içeriklerinin beklenmeyen yan etkiler ortaya çıkarması gibi faktörler de, doğal güzellik yöntemlerinin popülaritesini artırıyor. Pürüzsüz bir cilde sahip olmak isteyen kadınların ilgisinden, bitkisel ilaçlar satan aktarlar da nasibini alıyor. Bitkisel ve doğal ürünler, selülitten zayıflamaya, cilt kırışıklıklarından saç dökülmesine kadar bir- çok sorunun çözümünü kolaylaştırıyor. Güzelliği etkileyen önemli faktörlerden birini de beslenme alışkanlıkları oluşturuyor. Çünkü, vücudumuzun her bölgesinin farklı vitamin ve minerallere ihtiyacı oluyor.

FAZLA KİLOLARA BİTKİSEL ÇÖZÜM

Bitkisel yöntemler, kadınların başta gelen sorunlarından olan fazla kilolardan kurtulmanın en ekonomik ve sağlıklı yollarından biri. Papatya, mersin yaprağı, sinameki, defne yaprağı, biberiye ve funda yaprağından elde edilen özel zayıflama macunları ile birkaç ay içinde zayıflamak mümkün. Bu karışım, vücudun protein dengesini koruyarak, aşırı kiloların verilmesini sağlıyor. Kadınların bir diğer derdi selülitle başa çıkmanın en pratik yolunu da doğal yöntemler oluşturuyor. Zambak, yasemin, nane, anason, lavanta, limon, jojoba, rezene, biberiye, keten, ardıç, buğday, susam ve portakal karışımından elde edilen macunla selülitlerinizden kurtulabilirsiniz.

Sağlıklı beslenerek güzelleşin

Sağlığınız için balık, yumurta, et ve peynir gibi proteinli besinleri tüketin. Pürüzsüz ve lekesiz bir cilt için kahvaltıda bir bardak taze portakal ya da greyfurt suyu için. Dişlerinizin çürümesini engellemek için şekerli yiyceklerden uzak durun. Havuç, kereviz, fındık, fıstık, peynir yemeye özen gösterin. En önemlisi bu yiyecekleri kilo almak için değil, daha güzel ve sağlıklı olmak için tüketin.

Güzelleşmek için sağlığınızı riske atmayın

Makyajda aşırıya kaçtığınızda, kozmetik ürünlerde bulunan 800 den fazla zararlı kimyasal maddeye maruz kalabileceğinizi aklınızdan çıkarmayın. ABD Ulusal Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü, kozmetik ürünlerde kullanılan 2 bin 983 kimyasal üzerinde yaptığı araştırmada, bunların 884 ünün zehirli madde içerdiğini belirledi. Aynı araştırma, bu maddelerden 774 nün yüksek derecede zehirlenmelere, 146 sının tümörlere, 218 inin üreme bozukluğuna, 314 ünün biyolojik mutasyona ve 376 sının ise deri ve göz rahatsızlıklarına neden olduğunu da ortaya koydu. Sözkonusu araştırmaya göre kozmetikler, kansere, alerjik reaksiyonlara ve doğum kusurlarına da neden olabiliyor. Bütün bu risklerden arınmanın en kolay yolu ise, güzelleşmenin doğal ve bitkisel yöntemlerine başvurmak.

DEPRESYONA KARŞI BİR FİNCAN KANTARON

Antik çağlardan beri yara, yanık gibi deri lezyonlarında, mide ve bağırsak hastalıklarının tedavisinde etkin olarak kullanılan kantaron otundan, son yıllarda antidepresan özelliği nedeniyle orta ve hafif şiddetli depresyonların tedavisinde de yararlanıldığı bildirildi. Eski çağlardan beri şeker, kronik romatizma, mide-bağırsak, bronşit hastalıkları ve soğuk algınlıklarının tedavisinde kullanılan otun, "parazit düşürücü , antiseptik ve yara iyileştirici etkisinin bulunduğunu söyleyen Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Kaçar, otun içeriğindeki "Hypericin adlı maddenin, antidepresan özelliğinin bulunduğunu anlattı. Avrupa da son yıllarda hafif ve orta şiddetli depresyonların, stres, uykusuzluk, anksiyete gibi günlük yaşamı olumsuz etkileyen rahatsızlıkların tedavisinde başarıyla kullanıldığını dile getiren Dr. Kaçar, bitkinin mutluluk hormonu olarak adlandırılan "seratonin in yanısıra vücudun kendini iyi hissetmesi için gerekli olan "dopamin ve "norepineprin" hormonlarının salgılanmasını da yan etkisiz olarak teşvik ettiğine dikkati çekti. Kantaron otunun genellikle çay olarak tüketildiğini söyleyen Dr. Kaçar, günlük bir fincan tüketilmesinin yeterli olduğunu, aşırı içilmesi halinde özellikle açık tenli kişilerde ışığa karşı duyarlılık, ciltte kızarıklık, döküntü gibi yan etkilerin olabileceği ikazında bulundu.


Vitaminler ve Güzellik


Meyve ve sebze suları, içerdeği vitaminler, minerallerden dolayı sağlıklı ve zinde olmamızda, güzelleşmemizde önemli rol oynarlar. Lifli maddeler, mineraller ve flavonoide kanseri, kalp damar hastalıklarını önler.

İçerdikleri vitaminlerle birlikte saç, tırnak, cilt şikayetlerini ortadan kaldırır. Adaleler ve sinirler öneğin kalsiyumdan vazgeçmezler, fosfor enerji depolar. Potasyum hücrelere besin maddeleri sağlar ve demir olmadan oksijen vücudun her yerine ulaşamaz.

İyod guatrı önler. A vitamini görmeyi kuvvetlendirir. B vit
amini sinirler için önemlidir, C vitamini vücudun direncini kuvvetlendirir.

• Elma suyu: Potasyum, magnezyum, kalsiyum ve K vit
amini içerir. Bağırsakları düzeltir, cildi temizler.

• Ananas suyu: Bol miktarda kalsiyum, magnezyum, iyod ve demir vardır.

• Ahududu suyu: C vit
amini ve demir yönünden zengindir. Göz çevresindeki çizgileri kaybettirir.

• Muz suyu: Tam bir sağlık kaynağı. Potasyum, magnezyum ve demirin yanısıra bol miktarda B vit
amini içerir. Adaleleri kuvvetlendirir.

• Kayısı suyu: Karotin bombasıdır. Bol miktarda mineral ve vitaminlerle tanınır.

• Kiraz suyu: Sağlıklı yapan içerdiği kalsiyum, potasyum ve karotin.

• Portakal suyu: Kalsiyum, magnezyum ve C vit
amini deposu. Dolaşım rahatlar , cilt pembeleşir.

• Üzüm suyu: Potasyum, kalsiyum ve fosfor içerir.

• Çilek suyu: İçindeki potasyum vücuttaki fazla suyu alır, daha zayıf görünmemizi sağlar.

• Rezene - salatalık suyu: Kramp çözücüdür. 4 tatlı kaşığı rezene ile hazırlayacağınız çaya 1 litre sıcak su döküp 5 dakika bekletin. Şekerle tatlandırın. İçine 2 ufak salatalık rendeleyin, kıyılmış dereotu katın ve soğuk olarak için.

• Pancar suyu: Kan yapar.

• Yeşil üzüm - muz kokteyli: 250 gram üzümle 2 adet muzu püre yapın. 1 limonun suyunu ve 3 / 4 litre soğuk sütü katın. Şeker ve vanilyayla tatlandırın. Bu karışım hazmı kolaylaştırır.

• Kavun - kereviz suyu: Kuvvet verir. Kuşbaşı kestiğiniz kerevizi çekirdekleri çıkarılmış kavunla karıştırıp, balla tatlandırın.

• Kereviz suyu: Kalsiyumu, kemik ve adaleye doping yapar.

• Multivitamin suyu: Elma ve portakal suyu karışımı. Çoğu zaman muz ve üzüm suyu da ilave edilir. Ve bir bardak vitamin bombası günlük vitamin ihtiyacının üçte birini kaplar.

İster sebze, ister meyve suyu olsun, bunların suları sıkılır sıkılmaz içilmelidir. Aksi halde vitaminler ışığa ve havaya karşı hassas olduklarından hemen yok olurlar.

İyiki Kadınım Dedirten Sebepler

1) Sigaradan sararmis biyiklarimiz yok.
2) Arabamizin yolda patlayan lastigini degistirmeyi bilmesek de olur.
3) "Ya kalkmazsa?"
4) "Ya inerse?".. sizin de isiniz zor valla yaaa...
5) Pantolon giymek bizim icin fizyolojik larak en az etek kadar rahattir.
6) Kisiligimiz kullandigimiz arabanin beygir gücü ile dogru orantili olarak degerlendirilmiyor.
7) Tuvalette sadece tavana degil, sagimiza solumuza herhangi bir ölçme biçme endisesi duymaksizin bakinabiliriz.
8) "Gerçek mi, rol mü yapiyor?"
9) "Damsiz Girilmez" bize bir sey ifade etmiyor..
10) Kirmizi isikta yanimizdaki arabanin bizden önce çikmasi ya da bir aracin bizi sollamasi hiç birsey demek degildir.
11) Istedigimiz her yerde ve her kosulda aglayabiliriz.
12) Bedensel hareketlerimiz vücudumuzdaki olasi kaslari belirginlestirecek diye bir zorunlulugumuz yok...
13) Vücudumuzda kas olacak diye bir zorunlulugumuz da yok hatta..
14) Kas gücü gerektirecek isleri zevkle yapacak birileri her zaman vardir
15) Dügme, sökük vs. dikmek özel bir beceri gerektirmiyor.
16) Dünya yerle bir olsa önce kadinlar ve çocuklar!
17) "Yoktan var edilen" yapay bedenlerimize tapinacak bir karsi cins varken , kozmetik ürünleri ve estetik cerrahinin olanaklarindan sonuna kadar yararlaniyoruz
18) Asik oluyoruz... korkmadan.
19) Biraz göbek sevimli mi durur? ... hadi ordan!! siz hic kalçalarimdaki yaglar beni çekici gösteriyor diyen bir kadin ya da yaglar beni çekici gösteriyor diyen bir kadin gördünüz mü? Asla dis görünüsümüzle ilgili yalan telkinlerle kendimizi kandirmaya çalismayiz Rejim gerekiyorsa rejim Allah Allah!!!
20) Tecavüze ugradigimizda cinsel tercihimizi degistirmek zorunda degiliz
21) Duygusal saçmaliklar adina kredi sahibiyiz... çiçek ve çikolata istiyoruz
22) Evde, banyoda, kil- tüy dökmeyiz...
23) Dokundugumuz bedenin herhangi bir kismindan silikonlar fiskirma korkusu duymayiz genelde tabi!!!
24) Sünnet olmuyoruz...
25) Meslek grubunda "ev kadini" diye kebap bir seçenek var...
26) Birinden hoslansak da "ilk adim atma kabusu"ndan muafiz...
27) Evet, gelinlik 200.- $, smokin ise 100.-$.. ve her ikisini de sevgili damat ödüyor...
28) "3 dubleden sonra feciii sarhos olurum" diyebiliriz rahatlikla...
29) "Çirkin" kadin yoktur.
30) 50 yasindan önce hiçbir erkege seks için para ödemek zorunda degiliz
31) 31 sayisida sadece digerleri gibi bir sayi...
32) Kisa boy mu? E topuklu ayakkabilar ne güne duruyor ki? 33) Yasimiz ne olursa olsun bir uçan balon tasiyabilir, pamuk helva ve elma sekeri de yiyebiliriz
34) Her sabah tras olmak zorunda degiliz.
35) Bir gece hos bir rüya görsek ertesi sabah pijamamizi kirliye atmamiz gerekmez.
36) Genellikle istedigimizi almamiz için söylememiz yeterlidir....
37) Bazen istemedigimizi söyleyerek de aliriz.
38) Blue-jean´lerimizin muhtelif kisimlari diger taraflarina göre dengesiz biçimde durmaz-beyazlamaz... ya da sararmaz...
39) Kizdigimizda birbirimizin anneleri, kizkardesleri, ebeleri, dayilari ya da sülalesine dair cinsel taleplerimiz olmaz
40) Ayakta kalmak(?) için 1,5 porsiyon kaymakli künefe yememiz gerekmiyor..
41) Bebeklik albümlerimiz sirtüstü çirilçiplak resimlerimizle dolu degil
42) "Hadi amcalara göster.." seklinde rezil bir çocukluk animiz da hiç olmayacak
43) Uçan tekmelerle birbirimizin agzini yüzünü kirdigimiz sporlar yapmiyoruz
44) Fiziksel güç iddiamiz yok ama ,grip olunca da ölümcül bir hastaliga yakalanmis gibi iptal olmuyoruz...
45) Silah... hiç iki kizin silahla oynarken birbirini vurdugunu duydunuz mu?
46) Horlamiyoruz....
47) Az bildigimiz bir seyi çok anlatabiliriz.
48) Birbirimize, beklenmedik yikici sonuçlar dogurabilecek, essek sakalari yapma adetimiz yoktur
49) Canimizin çektigi yemegi pisirir, herkese yedirebiliriz.
50)Kerizi parasindan ayirmada Allah vergisi bir yetenegimiz vardir

Selülit Nedir ? Selülit Tedavisi

Sorularla selülit , Selülit Tedavisi

Erkeklerde neden selülit olmaz, selülit hastalık mıdır, zayıf kadınlarda da selülit olur mu?


SELÜLİT`TEN NASIL KORUNULUR?
Kilonuzu koruyun. Günde 1500 kalori alın.
Çok hareket edin, örneğin jogging yapın, bisiklete binin, yüzün, jimnastik yapın.
Ayrıca vitamin ve mineral alın. A ve E vitaminleri deriyi düzgünleştirir, magnezyum metabolizmayı harekete geçirir, fosfor ve silisyum dokuları kuvvetlendirir.
Vücudun fazla suyunu atması için beyaz ve kırmızı turp, maydanoz, kereviz, çilek ve pilav yiyin.
Tuz, şeker, alkol, sigara, koyu çay, kahve, çikolata, kızartma ve undan uzak durun.
Derinin kanla beslenmesini teşvik edin. Örneğin masaj eldiveni ile kendi kendinize yapacağınız masajla, bir sıcak, bir soğuk duşu sorunlu yerlere tutun. Saunaya gidin.

SELÜLİT BİR HASTALIK MIDIR?
Evet, selülit bir hastalık olup tıptaki adı Hidrolipodistrofidir.

SELÜLİT TEŞHİSİNİ KENDİMİZ KOYABİLİR MİYİZ?
Evet. Cilt iki parmak arasında kıstırıldığında, cildin dış tabakasında girinti ve çıkıntılar meydana gelir ki tıpta buna portakal kabuğu görünümü denir.

SELÜLİT KADINLARDA HANGİ BÖLGELERE YERLEŞİR?
Uyluğun üst kısmı, dizin ve bileğin iç kısımları, kaba et ve baldırların arkası ve üst bacaklara genelde süvari pantolonu şeklinde yerleşir.

SELÜLİT REJİMLE GEÇER Mİ?
Hayır, selülit tüm zayıflama rejimlerine karşı direnç gösterir. Özel bir tedavi gerektirir, kendi kendine geçmez.

SELÜLİT NELERDEN OLUŞUR?
Selülit üç elemandan oluşur: 1-Dayanıklı hale gelmiş bölmeli bir konjonktif doku. 2-Su molekülleri ve tuz molekülleri. 3-Konjonktif doku içine hapsolmuş yağ hücreleri birikintileri. Bu bölgesel yağ birikimi, cildin hareketliliğinin azalması ve kalınlığının artmasıyla kendini gösterir. Elle dokunulduğunda cilt pütürlü, sertleşmiş ve muntazam olmayan bir görüntü verir.

SELÜLİT AĞRILI MIDIR?
Evet, selülit ağrılı olabilir. Ağrının şiddeti selülit`in sinir liflerinin üzerine yapmış olduğu basınç derecesiyle orantılı olarak değişir.

ZAYIF KADINLARDA SELÜLİT OLUR MU?
Evet, selülit zayıf hatta sıska kadınlarda bile görülebilir.

SELÜLİT`İN NEDENLERİ NEDİR?
Hormonal nedenler: Hiper folikülin, yani kadınlarda yumurtalardan salgılanan folikülin hormonunun artışı. Bu hormon, dokularda su tutma özelliği nedeniyle selülit`e zemin hazırlar.
Soya çekim: Anne selülit`li ise çocuğunda da selülit görülebilir.
Dolaşım bozukluğu (damar yetmezliği): Selülit ve damar yetmezliği birbirine paralel gider. Yani selülit damar yollarında oluşur ve damarları sarar, sıkar. Bu durum kan dolaşımını daha da zorlaştırır ve varisler meydana gelir. Bu da damar yetmezliği, selülit, varis, daha ileri derecede damar yetmezliği olarak gittikçe ciddi boyutlara varır.

SELÜLİT`İN OLUŞMASINDA DİĞER NEDENLER NELERDİR?
Kabızlık, hipotiroid, doğum kontrol hapı kullanımı, karaciğerin kötü fonksiyonu ve sinirsel düzensizlik.

SELÜLİT KAÇ AŞAMADA GELİŞİR?
Selülit üç aşamada gelişir. Birinci aşaması dolaşım bozukluğudur, damarlardan çıkan su dokulara dolar. Dokular acılı ve duyarlıdırlar. Ödemli denilen bu devrede başarılı bir şekilde tedavi yapılabilir. Bu devrede tedavi yöntemi mezoterapidir. İkinci aşamada, ödem daha da fazlalaşır. Bu aşamada selülit`i buradan atmak oldukça güç olmasına karşın, tıpta mezoterapi ile başarılı bir tedavi mümkündür. Üçüncü aşamada, bu dokularda biriken yağ, su ve tuz molekülleri organizma tarafından kullanılamaz ve selülit yerleşir.

SELÜLİT`TE NASIL BİR BESLENME REJİMİ UYGULANMALIDIR?
Rejimin, su açısından zengin, tuz açısından zayıf olması gerekir. Selülit tedavisinde tuzu asgari düzeye indirmek gerekir. Balık, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanı ve yumurta yenilerek protein açısından zengin bir beslenme uygulanır. Proteinler ödemi önler ve iştah artırır. Şekerlemeler, hamur işleri, bakliyat kaldırılmalıp, alkolden uzak durulması gerekir. Zira alkol kanda yağa dönüşür ve vücutta birikir.

SELÜLİT HANGİ YÖNTEMLERLE TEŞHİS EDİLİR?
Termografi: Vücutta kan dolaşımının normal olduğu bölgelerde vücut ısısı da normal olur. Dolaşım bozukluğu olan yerlerde kanlanma azalacağı için, bu bölgeler vücudun normal ısısından daha soğuk olur. Selülit`in oluşma nedenlerinden biri dolaşım bozukluğu olup termografi ile dolaşım bozukluğunun ve selülit`in yeri de teşhis edilir.

Ekografi: Bir çeşit ultrason cihazı olup uygulandığı yerin, ayrıntılı olarak görünümünü sağlar. Selülit`e uygulanma amacı deri kalınlığının ve yağ tabakasının kalınlığının ölçümüdür.

Manyetik rezonans: Vücudun 3 boyutlu incelenmesi imkanını sunar. Bu sayede cilt kalınlığı, yağ tabakası ve oluşabilecek ikincil, üçüncül (tümör, yapısal bozukluklar) nedenlerin varlığının ya da yokluğunun tespitini sağlar.

SELÜLİT`TE UYGULANAN MEZOTERAPİ YÖNTEMLERİNDE HEDEFLENEN AMAÇ NEDİR?
Tedavinin asıl amacı selülit`i oluşturan süreci tersine çevirmek ve yağ hücreleri düzeyinde lipolizi tekrar harekete geçirmektir. Yani, birikimi ortadan kaldırmak, lenf ve kan dolaşımını rahatlatmak, lipoliz mekanizmasını tekrar harekete geçirmektir.

LİPOLİZ NEDİR?
Yağ hücrelerinin boşluğunda depolanan yağların kimyasal olarak parçalanması ve eritilmesi, enerji olarak vücuda verilmesi olayı olarak tanımlanır.

KİŞİ SELÜLİT`Lİ Mİ DOĞAR?
Hayır, kişi selülit`li doğmaz. Ne bebek, ne de çocuklarda selülit olur. Selülit gerçek olarak erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Ancak selülit`te kalıtım önemli rol oynar. Kalıtımın kesin surette etkili olabilmesi için, hem anne hem de babada yağ fazlalığına ilişkin sorunların bulunması gerekir. Bu durumda kişinin, ilk ergenlik belirtilerinden itibaren ve daha sonra da yaşamının değişik evrelerinde, örneğin gebelik ve menopoz gibi hormonal açıdan çok önemli zamanlarda da izlenmesi gerekir.

HAMİLELİK SELÜLİT`E UYGUN ORTAMI HAZIRLAR MI?
Vakaların çoğunda hamilelik gerçekten selülit`in belirmesine neden olur. Çünkü doğumdan önce ve doğumdan sonra meydana gelen hormonal değişimler, gerçek bir dengesizliğe neden olur. Doğumdan sonra selülit biraz azalsa da bir miktar selülit birikimi kalır.

MENOPOZ DÖNEMİ ŞİŞMANLAMA DÖNEMİ MİDİR?
Menopoz döneminde özellikle kiloda fazlalığa doğru belirli bir eğilim olur. Ayrıca hormonal dengesizlik, vücudun su tutması ve selülit görülür. Psikolojik açıdan, kadın cinselliğindeki değişim ve buna eklenen çeşitli olaylar kadınlarda depresyona doğru bir eğilim yaratabilir. Kadınlar da kendilerini avutmak için genellikle kontrolsüz ve hatta oburluğa varan bir yeme alışkanlığının içine düşer ve kilo alırlar.

SPOR SELÜLİT`İ TEDAVİ EDER Mİ?
Hayır. Sert sporlar, vücudun belirli bir kısmını çalıştıran ve düzensiz yapılan sporlar hiçbir işe yaramaz. Selülit`e karşı en etkili spor tempolu yürüş ve yüzmedir. Fakat tıbbi olarak, bütün sporlar içinde en iyisi jimnastiktir. Bunun bir avantajı da herkes tarafından istenildiği yerde, istenilen zamanda ve şekilde uygulanabilmesidir.

SELÜLİT ÇOK OLDUĞUNDA TEDAVİSİ DAHA MI ZORDUR?
Hayır. Tedavi daha uzun sürer, ama daha güç olmaz. Yöntem her zaman aynı olup esas zor olan, hastaya kendini sevmeyi öğretmek, harekete geçirmek ve mücadele bilinci kazandırmaktır.

ERKEKLERDE NİYE SELÜLİT OLMAZ?
Erkeklerde selülit olmamasının en önemli nedeni onlarda başka hormonların, özellikle de yağlı hücre oluşumunda hiçbir etkisi olmayan erkeklik hormonunun bulunmasıdır.

SELÜLİT BÜYÜME ÇAĞINDA TEDAVİ EDİLMELİ MİDİR?
Selülit, genellikle büyüme çağında ortaya çıkar. Psikolojik bir sorundan kaynaklanan bir oburluğun sonucu olmadığı halde 14-15 yaşlarında selülit oluşması, hormonal bir düzensizliğin işaretidir. Genç kızlarda selülit oluştuğunda, düşük kalorili bir rejim izlenebilir, spor ve jimnastik yapılabilir ve çok gerekirse mezoterapi uygulanabilir.

ŞİŞMANLIK İLE SELÜLİT ARASINDA NE FARK VARDIR?
Bu ikisini kesinlikle karıştırmamak gerekir. Eğer kişi şişmansa mutlaka selülit`i de olur. Ama selülit`in cildin derin dokularını bile etkileyen, temelde hormonal kökenli özel bir bozukluk olduğunu bilmek gerekir. Bu bozukluk, son derece zayıf kadınlarda bile görülebilir. Fazla kiloların tüm vücuda yayılmasına karşın selülit, bacak, baldır, kol gibi belirli bölgelerde görülür.

SIK SIK KİLO ALIP VERMEKTEN NİYE KAÇINMALIYIZ?
Bazı kimseler sürekli kendilerini kısıtlamaktansa, çok kötü bir görünüş alıncaya kadar yiyip şişmanlar, sonra da bu kilolarını çok hızlı bir şekilde vermeye çalışırlar. Bu sistemin sakıncaları çok fazladır. Bu tür rejimler organizma için zararlı, metabolizma içinse korkunçtur. Ayrıca sık kilo alıp verme, mekanik faktörler nedeniyle cildin kendini bırakmasına neden olur, deride çatlaklar meydana gelir.

GÜNDE 3 LİTRE SU İÇİLMELİ Mİ?
Toksinleri ve zararlı maddeleri vücuttan atmak için, günde ortalama 1.5 litre su içmek gerekir. Ancak bu, herkes aynı miktarda su içecek demek değildir. Çünkü her insanın gereksinim duyduğu miktar değişir. Genel olarak içilecek sıvı miktarı kiloyla da ilişkilidir. 100 kiloluk bir kişi fazla zorlanmadan bir günde 3 litre su içebilir. Oysa 40 kiloluk biri için bu miktar fazla gelebilir. Ayrıca, vücutları su tutan kadınlar, içmeye başlar başlamaz şişkinlik meydana gelir. Bu durumda selülit`ten önce bu rahatsızlığın tedavisi ele alınmalıdır.

Template Design | Elque 2007